Avusturya-Macaristan, ya da Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, 1867'den 1918'e kadar Orta Avrupa'da var olan ikili bir monarşiydi. Onun kurulması, 19. yüzyılda Avrupa'da gerçekleşen uzun süreli siyasi, sosyal ve ekonomik süreçlerin bir sonucuydu. Bu dönem, sadece ulusal hareketlerle değil, monarşiden önemli reformlar talep eden krizlerle de damgalanmıştır.
19. yüzyılın başlarında, büyük bir çok ulus ve bölgeyi yöneten Avusturya İmparatorluğu, çeşitli zorluklarla karşılaştı. Napolyon Savaşları ve ardından gelen Restorasyon, pek çok ulusal grubun özerklik ve haklarının tanınmasını talep etmeye başlamasına neden oldu. Bu süreçler, Avusturya da dahil olmak üzere birçok Avrupa ülkesini etkileyen 1848 devrimlerinden sonra özellikle belirginleşti.
Avusturya-Macaristan tarihindeki kritik an, 1867 yılında Pragmatik Tüzüğü'nün kabulüydü. Bu belge, Avusturya ve Macar kısımlarının eşit haklara sahip olduğu ikili bir monarşi yaratarak yeni bir siyasi düzen kurdu. İmparator Franz Joseph I, Macaristan Kralı olarak da taç giyerek iki imparatorluk kısmı arasındaki önemli dengeleri simgeliyordu.
Avusturya-Macaristan, her biri kendi parlamentosu ve hükümeti olan iki ayrı devletten oluşuyordu: Macaristan Krallığı ve Avusturya İmparatorluğu. Bununla birlikte, dış politika ve savunmanın pek çok yönü Viyana'daki merkezi yönetim tarafından kontrol ediliyordu. Bu durum, yönetimde zorluklar yaratıyor ve iki bölüm arasında çatışmalara yol açıyordu.
Avusturya-Macaristan'ın kurulması, aynı zamanda önemli sosyal ve ekonomik değişikliklere yol açtı. 19. yüzyılın ilk yarısında başlayan sanayileşme devam etti ve yeni teknolojiler ekonomiyi dönüştürdü. Ancak bu, sosyal eşitsizliği artırdı ve çeşitli etnik gruplar için daha fazla özerklik talep eden ulusal hareketlerin büyümesine katkıda bulundu.
Avusturya-Macaristan'da Çekler, Slovaklar, Hırvatlar, Sırplar, Rumenler ve Ukraynalılar gibi birçok ulus yaşıyordu. Bu grupların her biri kendi kültürel ve siyasi hedeflerine sahipti. Ulusal hareketler güçlendi ve özerklik talebi daha güncel hale geldi. Bu, imparatorluk içinde gerilim yaratarak onun istikrarını tehdit etti.
Önemli bir özerklik kazanan Macaristan, kimliğini ve kültürünü pekiştirmek için çaba sarf etti. Budapeşte hükümeti, Macarlaştırma politikası uygulayarak diğer uluslarda hoşnutsuzluk yarattı. Bu, iç çelişkileri artırarak monarşinin birliğini sorgulattı.
20. yüzyılın başından itibaren Avusturya-Macaristan, Birinci Dünya Savaşı ile bağlantılı sorunlar da dahil olmak üzere çeşitli krizlerle karşılaştı. Savaşın neden olduğu ekonomik zorluklar ve etnik çatışmalar, sosyal ve siyasi istikrarsızlığın derinleşmesine yol açtı. 1918'de, savaşta yenilgi sonrasında Avusturya-Macaristan, birkaç bağımsız devlete ayrıldı.
Avusturya-Macaristan'ın kurulması, Orta Avrupa tarihindeki önemli bir aşamaydı. Elde ettiği başarılarına rağmen, monarşi artan ulusal çatışmalar ve iç çelişkilerle başa çıkmakta zorlandı. 1918'deki dağılması, çok uluslu bir imparatorluğun yüzyıllık varlığına son vermiş ve bölgede yeni ulusal devletlerin oluşumunun başlangıç noktası olmuştur.
Avusturya-Macaristan tarihi, çok uluslu devletleri yönetiminin zorlukları hakkında önemli bir ders niteliğindedir. Bu dönemde ortaya çıkan çatışmalar, günümüzde Orta Avrupa'daki siyasi ve sosyal süreçler üzerinde etkili olmaya devam etmektedir.