19. yüzyılın başlarında başlayan Venezuela'nın bağımsızlık mücadelesi, Latin Amerika ülkelerinin İspanyol kolonyal yönetiminden kurtulma çabasının daha geniş bir dalgasının parçasıydı. Bu, politik özgürlük ve sosyal adalet arayan çeşitli grupların dahil olduğu karmaşık ve çok aşamalı bir süreçti. Bu çatışmanın derin kökleri, Venezuela toplumunun hayatının ekonomik, sosyal ve kültürel yönlerini kapsıyordu.
19. yüzyılın başlarına gelindiğinde, Venezuela'daki İspanyol kolonyal sistemi artan bir hoşnutsuzluğun kaynağı olmaya başlamıştı. Yerli halk ve kreol (Amerika'da doğmuş İspanyol kolonistlerinin torunları) ekonomik sömürü, politik baskı ve koloniyi yönetimde temsil eksikliği nedeniyle rahatsızdı. İspanyol yönetimi yaşamın tüm yönleri üzerinde katı bir kontrol sürdürüyordu ve bu durum çeşitli sosyal tabakalarda öfkeye yol açıyordu.
Avrupa'daki Napolyon Savaşları dönemi de politik durumu etkilemiştir. 1808'de Napolyon İspanya'yı fethettiğinde, Latin Amerika kolonilerinin metropole karşı güçlerini sorgulama imkanı doğdu. Bu dönemde özgürlük ve bağımsızlık fikirleri, eğitimli kreoller arasında popülarite kazandı ve bağımsız hareketlerin oluşmasına yol açtı.
Venezuela'nın bağımsızlık savaşı 1810 yılında "birlikler" olarak bilinen yerel hükümetlerin kurulmasıyla başladı. 1811 yılında Venezuela, İspanya'dan bağımsızlığını ilan etti, ancak bu ilan desteklenmedi ve savaş devam etti. 1812'de Venezuela'nın vatanseverlerinin ardı ardına yenilgiler yaşaması, Caracas'ta yaşanan yıkıcı bir depremle birlikte ulusal hedefleri zayıflattı.
Bağımsızlık mücadelesinin öne çıkan liderlerinden biri Simon Bolivar oldu; o, Latin Amerika'nın "Özgürlükçüsü" olarak tarihe geçti. İspanyol güçlerine karşı askeri seferlerin düzenlenmesinde ve yeni cumhuriyetlerin kuruluşunda kilit bir rol oynadı. 1813 yılında Bolivar, "Zafer Geçidi" olarak bilinen ilk askeri seferine çıkarak Caracas'ı ele geçirdi ve geçici bir cumhuriyet hükümeti kurdu.
Venezuela'daki durum, sonraki yıllarda istikrarsız kalmaya devam etti. İspanyollar koloninin kontrolünü geri almak için hem askeri hem de diplomatik yöntemler kullandılar. 1814 yılında Bolivar geri çekilmek zorunda kaldı ve savaş değişken başarılarla sürdü. Karşıtlık, çeşitli fraksiyonların ortaya çıkmasına yol açtı ve durumu karmaşıklaştırdı.
1816'da Bolivar, Antonio Sucre ve Jose Antonio Padilla gibi diğer bağımsız liderlerle ittifak kurarak ülkeyi kurtarma çabalarına yeniden başladı. 1819'da Boyacá Savaşı'nda önemli bir zafer kazandılar; bu zafer, modern Kolombiya, Venezuela, Ekvador ve Panama'nın bulunduğu Gran Kolombiya'nın kurulmasına katkıda bulundu.
Başarılarına rağmen, İspanyol güçleri direniş göstermeye devam etti. 1821 yılında Carabobo Savaşı'nda Venezuela'nın vatanseverleri belirleyici bir zafer kazandı; bu, İspanyol konumlarını bölgede önemli ölçüde zayıflattı. 1824'te Ayacucho Savaşı'nda İspanyol ordusu nihai bir yenilgi aldı ve bu durum, Latin Amerika'daki kolonyal çağın sona ermesini sağladı.
1821 yılında Venezuela resmi olarak bağımsız bir cumhuriyet oldu; ancak, istikrarlı bir hükümet ve sosyal düzen kurmak uzun ve zorlu bir yoldu. Farklı fraksiyonlar arasındaki politik çatışmalar devam etti ve ülke ekonomik ve sosyal sorunlarla mücadele etti. Yine de, bağımsız bir devletin kurulması, Venezuela tarihindeki önemli bir dönüm noktası oldu.
Venezuela'nın bağımsızlık mücadelesi, sadece ülkeyi İspanyol kolonyal yönetiminden kurtarmakla kalmadı, aynı zamanda toplumda derin değişikliklere yol açtı. Bu dönem, Venezuela halkının özgürlük ve adalet idealleri üzerine kurulu ulusal kimliklerini şekillendirmeye başladıkları bir dönemdi. Bununla birlikte, savaşın mirası, sonraki yıllarda ülkenin siyasi yaşamını etkilemeye devam eden bölünmeler ve çatışmalar da içeriyordu.
Simon Bolivar, bağımsızlığın ana figürü olarak, sadece Venezuela'da değil, tüm Latin Amerika'da özgürlük mücadelesinin sembolü haline geldi. Birlik ve bağımsızlık konusundaki fikirleri, Venezuela'da ve dışında insanları etkilemeye devam ediyor; bağımsızlık mücadelesinin tarihi, Venezuela'nın kendilik bilincinin önemli bir yönü olmaya devam ediyor.