Eski Hititler kültürü, M.Ö. 15. yüzyıldan 12. yüzyıla kadar Anadolu topraklarında varlık göstermiş ve yerel gelenekler ile komşu medeniyetlerin etkilerinin eşsiz bir karışımını temsil etmektedir. Güçlü bir krallık kuran Hititler, sanat, din, bilim ve sosyal yapı alanında önemli bir miras bırakmışlardır.
Hitit dini çoktanrılıydı ve her biri hayatın belirli yönlerinden sorumlu birçok tanrı ve tanrıçayı kapsıyordu. Başlıca tanrılar arasında gök gürültüsü tanrısı Teşup ve tarım tanrıçası Arinnu bulunmaktadır. Hititler ayrıca Sümer ve Akad gibi diğer kültürlerden ödünç aldıkları tanrılara da tapıyorlardı.
Dini ayinler genellikle tapınaklarda ve kutsal alanlarda gerçekleştiriliyordu. Hititler, tanrılarını hoşnut etmek ve refah ve ürün sağlamak için kurbanlar sunuyorlardı. Dini uygulamaların önemli unsurları, insanlarla tanrılar arasında bağ kurmaya yardımcı olan ritüel dansları ve şarkılardı.
Eski Hititler'in sanatı, yüksek kültürel gelişimlerini yansıtır. Krallığın mimarisi, çoğunlukla oymalar ve kabartmalarla süslenmiş büyük yapılarla tanımlanıyordu; bunlar arasında saraylar ve tapınaklar öne çıkıyordu.
Hititlerin başkenti Hattuşa, güçlü surlarla çevriliydi ve kraliyet hazineleri ile arşivlerin bulunduğu birkaç saraya sahipti. En bilinen yapılardan biri, krallığın güç ve kudretini simgeleyen aslan heykelleriyle süslenmiş etkileyici "Aslan Kapıları"dır.
Hitit oymacılığı, taş ve ahşap işçiliğinde de oldukça gelişmişti. Ustalar, askerî zaferlerden ve mitolojik hikâyelerden sahneleri betimleyen karmaşık kabartmalar üretiyorlardı. Bu sanat eserleri, sanatçıların ustalığının yanı sıra toplumsal yapı ve değerleri de yansıtmaktadır.
Hititler, özellikle astronomi ve tıp alanında bilim ve tekniğe ilgi göstermişlerdir. Takvimler oluşturmuş ve olayları tahmin etmek için astronomik gözlemler yapmışlardır. Hitit tıbbı, dini ve pratik bilgilerin bir kombinasyonuna dayanmaktadır ve bitkiler ile ritüellerin kullanımını içermektedir.
Hititler, dillerini yazmak için çivi yazısını kullanmışlardır. Yazı, sözleşmeler, yasalar ve dini metinler gibi önemli belgeleri kaydetmeye olanak sağlamıştır. Bu, iş ve yönetim için ana araç haline gelirken, kültürel mirasın korunmasına da katkıda bulunmuştur.
Hitit toplumunun sosyal yapısı hiyerarşiktir ve zirvede kral bulunmaktadır. Dinî işlevleri yerine getiren rahiplerin yanı sıra yüksek rütbeli memurlar ve askerler önemli bir rol oynamaktaydı. İşçiler, zanaatkarlar ve çiftçiler nüfusun büyük bir kısmını oluşturuyordu.
Hititlerin ekonomisi tarım, hayvancılık ve ticarete dayanıyordu. Buğday, arpa ve üzüm yetiştiriyorlar, ayrıca koyun ve sığır besliyorlardı. Mısır ve Mezopotamya gibi komşu medeniyetlerle ticaret, ekonomik refaha katkıda bulunuyordu.
Eski Hititler'in mirası, onlardan sonra gelen kültürler üzerinde etkisini sürdürmeye devam etmektedir. Sanatları, mimarileri ve bilimsel başarıları, komşu halkların ve medeniyetlerin gelişiminin temeli olmuştur. Hitit yazısı, dini ve kültürel uygulamaları, diğer halklar tarafından benimsenmiş ve uyarlanmış, bu da onların tarihteki etkisinin korunmasına katkı sağlamıştır.
Eski Hititler kültürü, insanlık tarihine önemli katkılarda bulunmuş yüksek gelişmiş bir toplumu aydınlatan canlı bir örnektir. Sanat, bilim, din ve mimari alanındaki başarıları, silinmez bir iz bırakmış ve bu kültürü incelemek, Ortadoğu'daki medeniyetin köklerini daha derinlemesine anlamamıza yardımcı olmaktadır.