Eski Hititler, M.Ö. 1600 ile M.Ö. 1200 yılları arasında Küçük Asya topraklarında var olmuş en gizemli ve etkili medeniyetlerden biridir. Hitit Krallığı olarak bilinen devletleri, bölgenin politikası ve kültüründe önemli bir rol oynamış, Mısır, Mezopotamya ve Yunanistan gibi büyük medeniyetlerle etkileşimde bulunmuştur.
Hititler, Hitit kültürü olarak da bilinen, günümüz Türkiye'sinin ortasına denk gelen bölgede ortaya çıkmışlardır. Hint-Avrupa dil ailesine ait Hitit dilini konuşuyorlardı. Hititlere dair ilk arkeolojik buluntular, M.Ö. 3. binyıla kadar uzansa da, gerçek şöhretleri 2. binyılın sonlarında başlamaktadır.
M.Ö. 15. yüzyılda Hitit Krallığı, Hattuşili I ve Tuthaliya I gibi kralların önderliğinde aktif bir şekilde gelişmeye başladı. Devletin sınırlarını önemli ölçüde genişlettiler ve siyasi gücünü pekiştirdiler. Hititlerin başkenti Hattuşa (modern Boğazkale) haline geldi ve kültür ile politikanın merkezi oldu.
Hititler, yerel geleneklerin ve komşu medeniyetlerin etkilerini birleştiren yüksek medeniyetler oluşturmuşlardır. Dinleri çok tanrılıydı ve aralarında gök gürültüsü tanrısı Teşub ve bereket tanrıçası Arinu’nun da bulunduğu birçok tanrıya tapıyorlardı.
Hititler, dillerini kaydetmek için çivi yazısını kullandılar. Yazıları, Akad çivi yazısından unsurlar almış ancak zamanla benzersiz bir forma dönüşmüştür. Hitit yazısı, idari işlerin yürütülmesi ve dini metinlerin kaydedilmesi için temel bir araç haline gelmiştir.
Hitit mimarisi, anıtsal yapıları ve surlarıyla ünlüdür. Hattuşa, sağlam surlarla çevrili ve birçok tapınak ile saraya sahipti. Hitit sanatında insan ve hayvan tasvirleri gerçekçi bir biçimde yer almakta ve karmaşık kabartmalar dikkat çekmektedir.
Hitit Krallığı, askeri başarıları ile biliniyordu. Hitit kralları, Supiluliuma II gibi, Mısır ve Mitanni gibi komşu halklara karşı başarılı seferler düzenlemiştir. Bu fetihler, Hititlerin önemli ticaret yollarını kontrol etmelerini sağlamış ve güçlerini pekiştirmiştir.
Hitit tarihinde en ünlü olaylardan biri, M.Ö. 1274 civarında Hititler ile Mısırlılar arasında firavun Ramses II liderliğinde gerçekleşen Kadeş Savaşıdır. Savaşın kesin sonucu tartışmalı kalmasına rağmen, bu olay tarihteki bilinen ilk barış antlaşmalarından birinin imzalanmasına yol açmıştır.
M.Ö. 13. yüzyılın sonlarına gelindiğinde, Hitit Krallığı iç ve dış sorunlar yaşamaya başladığı ekonomik kriz ve "deniz halkları" istilaları gibi sorunlarla karşı karşıya kaldı. Bu faktörler, devletin çöküşüne ve M.Ö. 1200 civarında bağımsız bir devlet olarak ortadan kaybolmasına katkıda bulunmuştur.
Devletlerinin yok olmasına rağmen, Hititler sonraki medeniyetler üzerinde etkili olmuş önemli bir miras bırakmışlardır. Dilleri, kültürleri ve yazıları, Frigler ve Likyalılar gibi diğer halkların gelişiminin temeli haline gelmiştir. Hitit metinleri ve kalıntıları, tarihçilerin ve arkeologların sadece Hitit medeniyetini değil, aynı zamanda Eski Yakın Doğu’nun genel bağlamını daha iyi anlamalarına yardımcı olmaktadır.
Eski Hititlerin tarihi, dünya tarihine iz bırakmış güçlü ve etkili bir medeniyetin hikayesidir. Kültür, askerlik ve diplomasi alanındaki başarıları, o uzak zamanlarda toplumun yüksek bir gelişim seviyesine sahip olduğunu göstermektedir. Hitit medeniyetinin incelenmesi, bölgenin karmaşık tarihini ve kültürel mirasını anlamak için halen önemlidir.