Lübnan'ın antik tarihi, binlerce yılı kapsayan heyecan verici bir olay panoraması sunmaktadır. Afrika'nın kuzey kıyısında yer alan Lübnan, en eski zamanlardan beri yerleşik bir yer olmuştur ve birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Yüzyıllar boyunca, bölge stratejik konumu ve zengin doğal kaynakları nedeniyle çeşitli halkların dikkatini çekmiştir.
Modern Lübnan topraklarında insan varlığının ilk izleri, yaklaşık 20.000 yıl önce Paleolitik Çağ'a kadar uzanmaktadır. Berak ve Tajura gibi yerlerde yapılan arkeolojik buluntular, bu alanda avlanan ve toplayıcılık yapan eski insanların varlığını doğrulamaktadır. Çok sayıda alet buluntusu, bu toplulukların avcılık ve toplayıcılıkla geçim sağladıklarını gösteren göçebe bir yaşam tarzı sürdürdüklerini işaret eder.
Neolitik Çağ'a (yaklaşık 10.000 yıl önce) gelindiğinde, Lübnan topraklarında ilk yerleşik topluluklar gelişmeye başlamıştır. İnsanlar tarım yapmaya başlamış ve bu durum ilk yerleşimlerin oluşturulmasına yol açmıştır. Başlıca tarımsal ürünler buğday ve arpa olmuştur. Bu dönem, ayrıca seramiğin ve yeni taş işleme teknolojilerinin ortaya çıkmasıyla da karakterize edilmektedir.
Lübnan'ın ilk sakinleri olan Berberler, dilsel ve kültürel özellikleriyle kendine özgü bir etnik grup olarak oluşmaya başlamıştır. Berberler, göçebe hayvancılık ve yerleşik tarım temeline dayalı kabile toplumları ve kültürü oluşturmuşlardır. Yüzyıllar boyunca Berberler, kendilerine özgü mitoloji ve inanç sistemleri geliştirmiştir.
M.Ö. 1. yüzyılda, Berberler Fenike kolonistleri ile iletişim kurmuş ve bu kolonistler Lübnan kıyısında ticaret merkezleri kurmuşlardır. Fenikeliler, öncelikle deniz ticareti ile tanınmışlar ve yerel ekonominin gelişimine katkıda bulunan yeni teknolojiler ve fikirler getirmişlerdir.
M.Ö. 7. yüzyılda Fenikeliler, Lübnan topraklarında koloniler kurmuş ve bunlar arasında en ünlüsü doğu kıyısında yer alan Kirene'dir. Kirene, önemli bir kültürel ve ekonomik merkez haline gelmiştir. Yunanlar da bölgeyi kolonize etmeye başlamış ve kendi kültürlerini, dillerini ve dinlerini getirerek yerel yaşamı büyük ölçüde zenginleştirmişlerdir.
M.Ö. 4. yüzyılda Kirene, Yunan dünyasının bir parçası haline gelmiş ve sakinleri felsefe ve sanat alanında kendi geleneklerini geliştirmeye başlamıştır. Ünlü filozof Aristoteles, Kirene’yi bilim insanı Kleomedes’in doğum yeri olarak anmıştır. Yunanlar, bölgenin mimarisi ve kültürü üzerinde belirgin bir etki bırakmışlar ve bu etki yüzyıllar boyunca hissedilmiştir.
M.Ö. 146 yılında Lübnan, Kartaca'nın düşüşüyle Roma İmparatorluğu'nun kontrolü altına girmiştir. Romalılar, Lübnan'ın stratejik önemini hızla kavramış ve bölge, Roma için önemli bir tahıl tedarikçisi haline gelmiştir. Bu dönemde, ekonomik büyümeye katkıda bulunan gelişmiş bir yol ve su kemerleri ağı inşa edilmiştir.
Roma yönetimi yeni teknolojiler ve idari uygulamalar getirmiş, bu da Lübnan'ın görünümünü değiştirmiştir. Romalılar, tarım ve balıkçılığı aktif bir şekilde geliştirmiş ve Trablus ve Apollonia gibi birçok şehir kurarak, ticaret ve kültür merkezleri haline getirmiştir.
M.S. 3. yüzyılda Lübnan, Roma İmparatorluğu'nun kriziyle tanık olmuş ve bu, bölgenin istikrarını etkilemiştir. Hristiyanlığın artan etkisi de, geleneksel inançlar ile yeni din arasında bir çatışmaya yol açarak bölgenin dinî haritasını değiştirmiştir.
Roma İmparatorluğu'nun Doğu ve Batı olarak bölünmesinin ardından Lübnan, Bizans İmparatorluğu'nun bir parçası olmuştur. Bu dönem, Hristiyanlığın güçlenmesi ile karakterize edilmekte ve bu din, baskın din haline gelmiştir. Bizanslılar, özellikle tarımda olmak üzere, ekonomiyi geliştirmeye devam etmişlerdir.
M.S. 6. yüzyılda Lübnan, Bizans kontrolünden kurtulmaya çalışan berber kabilelerinin saldırılarına maruz kalmıştır. Bu çatışmalar, Berberlerin birleşip Bizans yönetimine karşı direnmeye başlamasıyla tırmanmıştır. Bu dönem, bölgede gelecekteki değişimlerin habercisi olmuştur.
M.Ö. 7. yüzyılda Arap orduları Lübnan'ı fethetmeye başlamıştır. 642 yılında Kayruan Savaşı'ndan sonra Lübnan, Arap Halifeliği'nin bir parçası olmuştur. Arap fetihleri, yalnızca siyasi değil, kültürel haritayı da değiştirmiştir. İslam, yerel nüfus arasında hızla yayılmış ve Berberler yeni dini kabul etmeye başlamıştır.
Arap fethi, Lübnan'ın sosyal yapısında ve ekonomisinde önemli değişikliklere yol açmıştır. Arazi yeniden dağıtılmış ve yerel kabileler yeni siyasi ve ekonomik bağlantılar kurmaya başlamıştır. Bu dönemde Lübnan, Avrupa ile Afrika arasındaki ticaret ve değişim için önemli bir merkez haline gelmiştir.
Lübnan'ın antik tarihi, her birinin bölgenin benzersiz kimliğinin şekillenmesine katkıda bulunan çeşitli kültürlerin ve medeniyetlerin karmaşık bir bileşimini sunmaktadır. İlkel topluluklardan Arap fetihlerine kadar, Lübnan birçok değişiklikten geçerek sonraki gelişimini derinden etkilemiştir. Bu eski tarihi anlamak, ülkenin günümüzdeki sorunlarını ve gelecekteki gelişim yollarını kavramak için önemlidir.