Ştefan III Cel Mare, 1457’den 1504’e kadar Moldova’da hüküm sürmüş olup, Orta Çağ Avrupa’sında en parlak figürlerden biri haline gelmiştir. Hükümdarlığı yalnızca Moldova'nın bağımsızlığını güçlendirmekle kalmayıp, aynı zamanda prensliğin siyasi, askeri, kültürel ve ekonomik olarak önemli bir gelişim yaşamasını sağladı. Yaklaşık beş on yıl süren hükümdarlığı boyunca Ştefan III, ülkeyi dış tehditlerden korumayı başarmış ve Doğu Avrupa politikasında önemli bir rol oynayan güçlü, bağımsız bir devletin temellerini atmıştır.
Ştefan Cel Mare 1457 yılında iktidara geldiğinde, Moldova zor bir siyasi durumdaydı. Prenslik, Macaristan, Polonya ve Osmanlı İmparatorluğu gibi güçlü komşularla çevriliydi. Moldova'nın bu güçlerden biri tarafından yutulma tehdidi vardı. Ancak, öncekisi Petru II’nin ölümünden sonra prens olan Ştefan, ülkenin bağımsızlığını korumanın yanı sıra, siyasi ve askeri etkisini de önemli ölçüde güçlendirmeyi başardı.
Ştefan’ın iktidarını güçlendirme yönündeki ilk adımlarından biri, prensliğin iç siyasi yapısını konsolide etmekti. Ayrılıkçı herhangi bir girişimi aktif bir şekilde bastırdı ve yerel soyluların sadakatini koruyarak iktidarını pekiştirdi. Siyasi ittifaklar kurarak ve iç muhalefete karşı sert önlemler alarak, devletin istikrarını sağladı.
Ştefan dış politika meselelerine özel önem veriyordu. Osmanlı İmparatorluğu’na karşı koyabilmek için Polonya Krallığı ve Litvanya gibi komşu ülkelerle birkaç kez ittifaklar kurdu. Bu ittifaklar, Moldova'nın uluslararası pozisyonlarını güçlendirmekle kalmadı, aynı zamanda sürekli dış tehditler altında bağımsızlığını korumasına da olanak tanıdı.
Ştefan Cel Mare'nin hükümdarlığının en önemli yönlerinden biri askeri başarılarıydı. Bu dönemde Moldova, Osmanlı İmparatorluğu tarafından birçok saldırıya maruz kalmıştı, ancak güçlü ordusu ve stratejik ittifaklar sayesinde Ştefan, prensliğin sınırlarını etkili bir şekilde savunabildi.
Ştefan Cel Mare, 1475 yılında Moldova'nın bağımsızlığı için belirleyici bir savaş olan Vaslui Savaşı sırasında Osmanlılara karşı başarılı seferleriyle tanınır. Osmanlıların sayısal üstünlüğüne rağmen, Ştefan’ın komutasındaki Moldova askeri zafer elde etti ve bu durum Osmanlı İmparatorluğu'nun bölgede etkisini önemli ölçüde zayıflattı.
Bu başarı, yalnızca Moldova tarihinin değil, aynı zamanda Doğu Avrupa tarihinin de önemli bir anıydı; çünkü bu, küçük devletlerin daha güçlü imparatorluklara etkili bir şekilde karşı koyabileceğini gösterdi. Daha sonra Ştefan, ülkenin her yanında yeni kaleler ve tahkimatlar inşa ederek prensliğin savunmasını güçlendirmeye devam etti. Hükümdarlığı süresince inşa edilen en tanınmış yapılar arasında Suceava kalesi ve yüzyıllar boyunca önemli stratejik nesneler olarak kalan diğer tahkimatlar yer almaktadır.
Ştefan Cel Mare döneminde Moldova yalnızca siyasi ve askeri değil, aynı zamanda ekonomik bir büyüme de yaşadı. Bu, büyük ölçüde prensin tarım, ticaret ve zanaatların gelişimine yönelik başarılı iç politikasından kaynaklanıyordu. Ştefan, altyapının iyileştirilmesi, yollar ve köprüler inşa edilmesi için aktif bir şekilde katkıda bulunarak iç ticaretin gelişmesine ve komşu devletlerle olan bağlantıların güçlenmesine yardımcı oldu.
Ştefan’ın en önemli ekonomik başarılarından biri Doğu ve Batı ile ticaretin geliştirilmesiydi. Moldova, buğday, şarap ve zanaat eserleri gibi ürünlerin geçtiği önemli bir ticaret merkezi haline geldi. Ticaretin gelişimi, aynı zamanda prensliğin ekonomik gücünü pekiştirerek halkın yaşam standartlarını da yükseltti.
Kültürel açıdan Ştefan Cel Mare’nin hükümdarlığı, Moldova için altın bir çağ oldu. Prens, Ortodoks kilisesini aktif olarak destekledi ve manastırların ve kiliselerin inşasına yardım etti. Ştefan döneminde inşa edilen en ünlü manastır, önemli bir ruhsal ve kültürel merkez haline gelen Putna Manastırı'dır. Bu manastırda birçok sanat eserinin yaratılması ve kitapların yeniden yazılması ve korunması için aktif faaliyetler yapıldı.
Moldova’nın bu dönemindeki kültürel gelişim, sanat, mimari ve edebiyat alanında da kendini gösterdi. Ştefan Cel Mare, Ortodoks kültürünün gelişimi ve yayılması, Bizans ile diğer Hristiyan ülkelerle bağların güçlendirilmesine katkıda bulundu; bu da Moldova kimliğinin gelişimi üzerinde kalıcı bir etki yarattı.
Ştefan Cel Mare, Moldova tarihi üzerinde derin bir iz bıraktı ve hükümdarlığı, devletin gelişiminde önemli bir aşama oldu. Onun çabaları sayesinde Moldova, yalnızca bağımsızlığını korumakla kalmadı, aynı zamanda uluslararası arenada da konumunu güçlendirdi. Savaşlarda elde edilen zaferler, başarılı dış politikası ve önemli kültürel başarıları, Ştefan'ı dönemin insanlarının gözünde olduğu gibi ülkenin tarihinde de büyük biri haline getirdi.
Ştefan III Cel Mare, Moldova halkının hafızasında prensliğin altın çağını yaşayan en büyük hükümdarlardan biri olarak yer aldı. Onun ismi, Moldova devletinin kurulması, Ortodoks inancının korunması ve kültürün gelişimi ile anılmaktadır. Bugün bile, o dış tehditlere karşı direnişin simgesi ve Doğu Avrupa'da güçlü ve bağımsız bir devletin kurucusu olarak kabul edilmektedir.
Ştefan Cel Mare döneminde Moldova Prensliği’nin yükselişi, bölgenin tarihinde önemli bir dönem olup, ülkenin siyasi, ekonomik ve kültürel gelişimini derin bir şekilde etkilemiştir. Siyasi bağımsızlık, başarılı askeri seferler, ekonomik büyüme ve kültürü destekleme, güçlü ve istikrarlı bir devletin şekillenmesinde temel oluşturmaktadır. Bugün, beş yüzyıldan fazla bir zaman sonra, Ştefan Cel Mare sadece bir tarihi figür değil, aynı zamanda Moldova halkını beslemeye devam eden ulusal bir kahramandır.