İsviçre tarihinde Orta Çağ, V. yüzyıldan XV. yüzyıla kadar uzanan bir dönemi kapsar ve modern İsviçre ulusunun oluşumunda önemli bir aşamayı temsil eder. Bu dönem, politik parçalanma, yerel prensliklerin güçlenmesi, ticaretin ve şehir yaşamının gelişimi ile birlikte önemli sosyal ve kültürel değişimlerle karakterizedir. İsviçre, önemli ticaret yollarının kesişim noktasında bulunduğu için, ortaçağ Avrupa'sında önemli bir bölge haline gelmiştir.
Batı Roma İmparatorluğu'nun V. yüzyıldaki çöküşünden sonra, modern İsviçre toprakları, Burgonya, Franklar ve Alemannlar gibi farklı kabilelerin göçlerine sahne oldu. Bu kabileler, bölgenin kültürü ve dilinde iz bıraktılar. Şarlman liderliğindeki Franklar, birçok bölgeyi tek bir imparatorlukta birleştirerek yeni bir politik gerçekliğin başlangıcını oluşturdu. 843 yılında, Karolenj İmparatorluğu'nun bölünmesinin ardından, İsviçre Doğu Frank Krallığı'nın bir parçası haline geldi ki bu da onun gelecekteki gelişimini etkiledi.
Bu dönemde yerel otoriteler, yerel soyluların toprakları ve halklarını kontrol ettiği feodal yapılar etrafında şekillenmeye başladı. En belirgin feodal lordlar genellikle daha güçlü yöneticilerin vasalleri oluyordu, bu da karmaşık bir siyasi harita oluşturuyordu. Aynı zamanda, kiliseler ve manastırlar, halkın eğitiminde ve ruhsal yaşamında önemli bir rol oynayarak Hristiyanlığın yayılmasına katkıda bulundular.
XI. yüzyıldan itibaren İsviçre'de ekonomik bir büyüme ve nüfus artışı gözlemlenmektedir. Şehir yaşamı gelişmeye başlar ve birçok şehir "özgür şehir" statüsü kazanarak feodal yükümlülüklerden kurtulmuştur. Örneğin, Bern, Zürih ve Basel önemli ticaret merkezleri haline gelerek yerel ekonominin büyümesini ve halkın yaşam koşullarının iyileşmesini sağlamıştır.
Bu dönemde İsviçreliler, haklarını ve çıkarlarını korumak için birlikler oluşturmaya başladılar. 1291 yılında Uri, Schwitz ve Nidvaldo'nun üç kantonu, İsviçre Konfederasyonu'nun oluşumunun başlangıcı olarak kabul edilen kalıcı bir birlik imzaladı. Bu birlik, bağımsız bir İsviçre devleti oluşturma yolunda önemli bir adım oldu ve yerel çıkarları dış tehditlere, özellikle Avusturyalı Habsburglardan korudu.
XIV. yüzyılın başlarından itibaren İsviçre, çeşitli çatışmaların meydana geldiği bir savaş alanı haline geldi. 1315 yılında Morgarten'de gerçekleşen ünlü savaşta, İsviçreliler Avusturyalı askerlere karşı zafer kazandılar. Bu zafer, konfederasyonun pozisyonlarını güçlendirdi ve yeni müttefiklerin katılımını sağladı. 1386'da Neuchâtel Savaşı sırasında, İsviçreliler yine Habsburglara karşı belirleyici bir zafer kazanarak bölgedeki bağımsızlıklarını ve askeri güçlerini pekiştirdi.
Çatışmalar ve savaşlar geçici zorluklar yaratmış olsa da, ulusal kimliğin güçlenmesine ve İsviçre kantonları arasında birlik oluşturmaya katkıda bulundu. Yerel halk, ortak bir düşmanın etrafında kenetlenerek ortak çıkarlarını ve ihtiyaçlarını fark etmeye başladı ve bu nihayetinde daha güçlü bir konfederasyonun oluşmasına yol açtı.
İsviçre’nin Orta Çağ’daki ekonomisi, tarım, zanaat ve ticarete dayanıyordu. Tarım, nüfusun çoğunluğu için ana geçim kaynağı olmaya devam ederken, ticaretin ve şehirlerin gelişimi de önemli bir büyüme faktörü haline geldi. Zürih ve Cenevre gibi İsviçre şehirleri, Kuzey ile Güney Avrupa arasındaki ticaret yollarının kesişimindeki stratejik konumları sayesinde ticaret merkezleri haline geldiler.
İsviçreli tüccarlar, komşu ülkelerle aktif ticaret yaparak ekonomik refahı artırdılar. Ticaretin gelişimi, mal kalitesini düzenleyen ve üyelerinin çıkarlarını koruyan çeşitli loncalar ve zanaat derneklerinin ortaya çıkmasına yol açtı. Bu organizasyonlar, ekonomik gelişimi ve yaşam koşullarının iyileşmesini sağladılar.
İsviçre'nin Orta Çağ'daki kültürü, Hristiyanlık ve yerel geleneklerin etkisi altında gelişmiştir. Kiliseler ve manastırlar, okullar ve kütüphaneler oluşturarak eğitimin yayılmasında önemli bir rol üstlendiler. Latince, bilim ve eğitimin ana dili haline geldi, ancak zamanla yerel diller edebiyat ve günlük yaşamda da kullanılmaya başlandı.
Sanat ve mimari de bu dönemde gelişti. Kilise ve katedral inşaatları, kültürel mirasın önemli bir parçası haline geldi ve bu yapılar günümüze kadar korunmuştur. O dönemin karakteristik Gotik mimarisi, Zürih'teki Aziz Petrus Katedrali gibi yapılarda kendini göstermiştir.
İsviçre, Orta Çağ'da büyük değişim ve dönüşüm zamanları yaşadı. V. yüzyıldan XV. yüzyıla kadar olan dönem, İsviçre kimliğinin ve bağımsızlığının şekillenmesi için bir temel oluşturmuştur. Ekonomik gelişim, kültürel başarılar ve politik birleşmeler, İsviçre'nin bağımsız bir devlet olarak ortaya çıkması için gerekli koşulları yaratmıştır. Sonuç olarak, günümüzde İsviçre, kökleri ortaçağ tarihine dayanan istikrarı, çok dilliliği ve kültürel çeşitliliği ile tanınmaktadır.