Arnavutluk'taki sosyalist dönem, 1944 yılında Arnavutluk Komünist Partisi'nin iktidara gelmesinden 1992 yılına kadar, ülkenin demokrasiye geçişine kadar olan süreyi kapsar. Bu dönem, derin siyasi, ekonomik ve sosyal değişikliklerle birlikte, muhalefete karşı sert baskılar ve Marksist düşünceler temelinde sosyalist bir toplum inşa etme çabalarıyla belirlenmiştir.
İkinci Dünya Savaşı'nın sonunda, 1944 yılında Arnavutluk, faşist işgalden kurtarıldı ve ülkedeki iktidar, Enver Hoxha liderliğindeki komünistlere geçti. Hoxha, başbakan oldu ve daha sonra Arnavutluk'u halk cumhuriyeti olarak ilan etti. İlk başta, ülkede faşist kalıntıların yok edilmesi ve ekonominin yeniden inşası ile bağlantılı bir yükseliş gözlemlendi.
1946 yılında, Arnavutluk'u sosyalist bir devlet olarak ilan eden yeni bir anayasa kabul edildi. Yeni hükümetin önemli bir amacı, büyük toprak sahiplerinden toprakların confiscation yapılması ve bunların köylülere verilmesi yoluyla tarımsal reform yapmaktı. Bu, sosyal eşitsizliği azaltmaya yardımcı oldu, ancak aynı zamanda bir dizi ekonomik probleme yol açtı.
Arnavutluk'un sosyalist hükümeti, sanayileşme ve tarımın modernizasyonuna odaklandı. Sanayi gelişimi ve tarımsal üretimin artırılması amacıyla beş yıllık planlar programı kabul edildi. Ancak Sovyetler Birliği gibi diğer sosyalist ülkelerden farklı olarak, Arnavutluk'un ekonomik reformlar konusunda kendine özgü özellikleri vardı.
Ekonomik politikanın önemli bir yönü, SSCB ve diğer sosyalist ülkelerle işbirliği oldu. 1950'lerde Arnavutluk, Sovyetler Birliği'nden önemli yardımlar aldı ve bu, metalurji, makine mühendisliği ve diğer sektörlerin gelişimine katkıda bulundu. Ancak, 1950'lerin sonuna doğru, dış politika konusundaki farklılıklar nedeniyle SSCB ile ilişkiler kötüleşmeye başladı.
1961 yılında Sovyetler Birliği ile ilişkilerin kopmasının ardından, Arnavutluk bir izolasyon dönemine girdi. Hoxha, kendine yeterlilik ve bağımsızlık yönünde bir politika benimsedi ve bu durum, ekonomik ve sosyal yaşamda etkiler yarattı. Bu dönemde Arnavutluk, Yugoslavya ve Çin gibi diğer sosyalist ülkelerden de uzaklaşarak uluslararası izolasyonunu artırdı.
Hoxha'nın iç politikası sert ve baskıcıydı. Tüm muhalefet biçimleri bastırıldı ve gerçek veya hayali sosyalizm düşmanlarıyla aktif bir mücadele yürütüldü. Aydın, dini gruplar ve siyasi muhaliflere yönelik baskılar yaygın hale geldi. Birçok insan tutuklandı, kamplara gönderildi veya idam edildi.
Arnavutluk'taki sosyalist dönem ayrıca önemli sosyal değişiklikler getirdi. Hükümet, cehaletin ortadan kaldırılması, sağlık hizmetlerinin iyileştirilmesi ve eğitim fırsatlarının genişletilmesi yönünde kampanyalar düzenledi. Yeni okullar ve hastaneler inşa edildi ve bu, yaşam standardını yükseltmeye yardımcı oldu.
Ancak, birçok başarı, sıkı disiplin ve muhaliflerin bastırılması yoluyla elde edildi. Basın özgürlüğüne sınırlamalar ve sansür yaygındı. Toplum sıkı bir şekilde kontrol altına alındı ve vatandaşlar belirlenen normlara uymaya zorlandılar.
1980'lerde, Enver Hoxha'nın 1985'teki ölümünden sonra, Arnavutluk'taki sosyalist sistem ciddi zorluklar yaşamaya başladı. Ülkenin ekonomisi krize girdi ve halk gıda ve temel ihtiyaç maddeleri sıkıntısıyla karşı karşıya kaldı. Aynı zamanda Doğu Avrupa'daki değişiklikler, Arnavutları protestolara teşvik etti.
1990 yılında kitlesel gösteriler ve reform talepleri başladı. Bu, ekonomik zorluklar ve siyasi baskılara bir yanıt olarak ortaya çıktı. Sonuç olarak, ülkede demokratik değişiklikler başladı ve bu, 1991'de sosyalist rejimin çöküşüne ve serbest seçimlerin yapılmasına yol açtı.
Arnavutluk'taki sosyalist dönem, ülkenin tarihinde derin bir iz bıraktı. Bu dönem hem başarılar hem de ulusun kaderini şekillendiren trajedilerle karakterize edildi. Eğitim ve sosyal politikada elde edilen başarılara rağmen, baskıların sertliği ve ekonomik sorunlar, Arnavutluk'un post-sosyalist dönemdeki gelişimini olumsuz etkileyen kötü bir miras bıraktı. Bu dönemin dersleri, Arnavutluk'taki güncel politika ve toplumsal yaşam üzerinde etkili olmaya devam ediyor.