1939'dan 1945'e kadar süren İkinci Dünya Savaşı, insanlık tarihinin en geniş kapsamlı ve yıkıcı çatışması olmuştur. Nazizmin lideri Adolf Hitler'in önderliğindeki Almanya, savaşın başlangıcında ve seyrinde merkezi bir rol oynamıştır. Ülke, askeri gücünü ve agresif dış politikasını, nihayetinde hem Almanya'nın hem de dünyanın tamamı için felakete yol açan hedeflere ulaşmak için kullanmıştır.
1918'de Birinci Dünya Savaşı'nın sona ermesinin ardından Almanya derin bir kriz içinde kalmıştı. 1919'da imzalanan Versailles Antlaşması, ülkeye sert şartlar dayatmıştı: önemli toprak kayıpları, askeri gücün sınırlanması ve büyük onarımlar. Bu şartlar derin bir memnuniyetsizlik ve ekonomik istikrarsızlık ortamı yaratarak, ulusalist ve radikal hareketlerin yükselmesine neden oldu.
Büyük Buhran tarafından tetiklenen ekonomik zorlukların ortasında, Hitler'in liderliğindeki Nazi Partisi, Almanya'nın ihtişamını geri kazandırma ve sosyal ve ekonomik sorunları çözme vaadiyle halkın desteğini kazanmayı başardı. 1933'te Hitler şansölye oldu ve kısa süre içinde totaliter bir rejim kurarak savaşa hazırlıklara başladı.
İkinci Dünya Savaşı, 1 Eylül 1939'da Almanya'nın Polonya'ya saldırısıyla başladı. "Blitzkrieg" (yıldırım savaşı) taktiğini kullanarak, Alman ordusu Polonya topraklarını hızla ele geçirdi. Bu saldırı, İngiltere ve Fransa'nın savaş ilan etmesine yol açtı, ancak etkili bir şekilde Polonya'ya yardım edemediler.
İzleyen birkaç yıl boyunca Almanya, 1940'ta Norveç, Danimarka, Hollanda, Belçika ve Fransa'yı kapsayan topraklarını genişletmeye devam etti. Alman ordusunun başarıları, tankların, havacılığın ve piyadenin etkin kullanımının yanı sıra düşmanı hızlıca yenmeye yönelik stratejilerin önceden geliştirilmesiyle bağlantılıydı.
1940'ta Almanya, İtalya ve Japonya ile "Üçlü Pakt" olarak bilinen bir askeri ittifak kurdu. Müttefikler askeri alanda aktif bir işbirliği yürütmesine rağmen, Almanya bu ittifakta önde gelen güç olmaya devam etti. 1941'de Hitler, Sovyetler Birliği'ne saldırma kararı aldı ve bu, savaşın önemli dönüm noktalarından biri oldu.
22 Haziran 1941'de, Alman ordusunun Sovyet topraklarına yönelik büyük bir taarruzu olan "Barbarossa Harekatı" başladı. Başlangıçta Almanlar, geniş toprak parçalarını ele geçirerek ve Sovyet birliklerini yok ederek önemli başarılar elde etti. Ancak 1941 kışına gelindiğinde, taarruz durdu ve Almanlar Kızıl Ordu'nun amansız direnişiyle karşılaştılar.
1942 yılına kadar Almanya için sorunlar birikmeye başladı. Sovyetler Birliği'ndeki başarısızlıklar, özellikle Stalingrad Savaşı, önemli bir dönüm noktası oldu. Ağustos 1942'de başlayan ve Şubat 1943'te sona eren savaş, 6. ordunun tamamen yok olmasına ve doğu cephesindeki savaşın seyrinin değişmesine yol açtı.
Bu zamana kadar müttefikler, ikinci bir cephe açma hazırlığındaydılar. "D-Day" olarak bilinen Normandiya çıkarması, 6 Haziran 1944'te gerçekleşti ve Almanya'ya karşı savaşta belirleyici bir an oldu. Müttefikler, işgal altındaki toprakları kurtarmaya başladılar ve Alman ordusu geri çekilmeye başladı.
1945 baharına gelindiğinde Almanya çöküş halinde bir durumdaydı. Müttefik ülkeler önemli toprakları kurtarmış ve Kızıl Ordu Berlin'e yaklaşmıştı. 30 Nisan 1945'te, Sovyet ordusu Berlin'deyken, Adolf Hitler intihar etti.
7 Mayıs 1945'te Almanya, koşulsuz teslimiyet imzaladı ve bu Avrupa'daki savaşın resmi olarak sonlanmasını sağladı. Ülke, işgal bölgelerine bölündü ve denazifikasyon ile yeniden yapılanma süreci başladı.
İkinci Dünya Savaşı, büyük yıkımlara ve kayıplara yol açtı. Almanya, milyonlarca vatandaşını ve askeri personelini kaybetti. Savaş, ayrıca altı milyon Yahudi’nin, diğer azınlıkların ve Nazi rejimine karşı çıkanların yok edildiği Holokost ile de ilişkilidir.
Savaştan sonra Almanya, yeniden yapılanma ve onarımlar ihtiyacıyla karşı karşıya kalmıştır. Ülke, Batı Almanya ve Doğu Almanya'ya bölündü ve bu durum Soğuk Savaş'ın temellerini oluşturdu. Batı Almanya, Amerika Birleşik Devletleri ve müttefiklerinin desteğiyle demokratikleşme ve ekonomik yeniden yapılanma sürecinden geçti, Doğu Almanya ise Sovyetler Birliği'nin kontrolündeki sosyalist bloğunun bir parçası oldu.
Almanya'nın İkinci Dünya Savaşı'ndaki rolü, agresif ideolojilerin ve otoriter rejimlerin bir ülke ve dünya için nasıl felaket sonuçlar doğurabileceğinin açık bir örneğidir. Bu tarih döneminin incelenmesi, sadece tarihsel olayları değil, aynı zamanda modern politik süreçleri anlamak için de önemlidir. Savaş sonrası Almanya'nın yeniden yapılanma ve denazifikasyon süreci, saldırganlığın sonuçlarıyla başa çıkmak ve yeni bir gelecek inşa etme konusunda bir örnek teşkil etmiştir.