Ürdün'ün devlet sistemi, Britanya manda döneminden başlayarak, modern bağımsız krallığın kuruluşuna kadar karmaşık bir gelişim süreci geçirmiştir. Ürdün’ün siyasi yapısının tarihi, dışsal tehditlere, içsel değişimlere ve ulusal kimliğin güçlendirilmesine uyum sağlama sürecini yansıtmaktadır. Ürdün devlet sisteminin evrimi, tarihsel anlarda yönünü belirleyen etkili siyasi figürler ve hükümdarların isimleriyle yakından ilişkilidir.
20. yüzyılın başlarında Ürdün toprakları Osmanlı İmparatorluğu'nun bir parçasıydı, ancak imparatorluğun çöküşü sonrası 1918 yılında bölge Britanya kontrolüne geçti. 1921 yılında, Birinci Dünya Savaşı'nın sona ermesinin ardından, Britanyalılar Transördün Emirliği'ni kurarak bu bölgeyi Filistin üzerindeki Britanya mandası çerçevesinde yönetmeye başladılar. Bu dönem, bölgenin tarihi siyasi oluşumunda önemli bir aşama oldu. Britanya İmparatorluğu, yerel emirler aracılığıyla yönetim sağlayarak stratejik olarak önemli bölgede pozisyonunu güçlendirmeye çalıştı.
Transördün’ün ilk emiri Abdullah I, 1921 yılında bölgeyi yöneten, şerif Hüseyin bin Ali’nin oğluydu. Yerel bir idari yapının kurulması sürecine başladı ve bu yapı, Arap nüfusuna odaklanarak stabilizasyon ve gelecekteki bağımsızlık için bir temel oluşturmayı amaçlıyordu. Aynı zamanda, Britanyalılar dış politikayı ve yönetimin önemli yönlerini kontrol altında tutmaya devam ettiler.
Britanya mandası, Ürdün siyasi sisteminin şekillenmesi açısından önemliydi, çünkü bu dönemde yasama ve yürütme organlarının temelleri atıldı. 1928 yılında, Transördün’de ilk parlamento yapılarının kurulmasını sağlayan ilk ulusal temsil yasası kabul edildi.
İkinci Dünya Savaşı’nın ardından, bölgedeki siyasi durum değişmeye başladı. Birçok Arap ülkesi, sömürge güçlerinden bağımsızlık kazanma mücadelesi verirken; Ürdün de bu durumdan etkilenmedi. Arap-İsrail çatışması, komşu Filistin ve İsrail’i etkileyerek durumu daha da karmaşık hale getirdi. 1946 yılında Ürdün tam bağımsızlığını elde etti ve statüsü yarı otonom emirlikten bağımsız bir krallığa dönüştü.
Kral Abdullah I, devletin idari yapısını geliştirmeye devam etti ve parlamento ve hükümet mekanizmasının kurulmasını öngören birkaç anayasal reform kabul etti. Bu aşamadaki en önemli olay, 1952 yılında Ürdün'ün ilk Anayasası'nın kabul edilmesi oldu ve bu anayasa devletin işleyişine hukuki temeller sağladı. Anayasa, sınırları olan bir monarşinin oluşturulmasını ve kraliyet tahtının miras ilkesini güçlendirdi; bu ilke günümüzde de geçerlidir.
Abdullah I döneminde Ürdün, komşu Arap ülkeleriyle ittifak ilişkileri kurarak uluslararası politikaya aktif bir şekilde katılmaya başladı; bu durum, iç ve dış politikalar üzerinde önemli etkiler yarattı.
Kral Abdullah I'in 1951 yılındaki trajik ölümü sonrasında, oğlu Hüseyin Ürdün'ün yeni hükümdarı oldu. 1952 yılında tahta çıkmasından itibaren, Kral Hüseyin devlet sisteminin modernizasyonu ve reformu yönünde bir politika izlemeye başladı. Saltanatı, Ürdün'ün siyasi ve sosyal gelişiminde önemli bir aşama olarak kabul edilir; bu dönem daha modern ve kurumsallaşmış bir yönetim biçimine geçişi simgeliyor.
Hüseyin’in ilk adımlarından biri, parlamentonun rolünün genişletilmesi ve hükümetin hesap verebilirliğinin artırılmasını içeren bir siyasi sistemin geliştirilmesi oldu. Kral Hüseyin, Ürdün ordusunun yapısını iyileştirme, eğitim ve sağlık hizmetlerini geliştirme ve daha etkili bir altyapının oluşturulması yönünde reformları başlattı. Tüm bu adımlar, ülkenin siyasi istikrarını ve sosyal ilerlemesini güçlendirmeye yönelik daha geniş bir modernizasyon sürecinin parçasıydı.
Kral Hüseyin, Arap politikasında da önemli bir rol oynadı ve komşu ülkelerle ilişkilerin iyileştirilmesi ile Arap-İsrail çatışmasının çözümü için aktif olarak çalıştı. 1967 yılında Ürdün, Ürdün Nehri'nin Batı Yakasını kaybetti; bu durum, devlet ve siyasi sistem üzerinde önemli sonuçlar doğurdu. Bu dönem, iç siyasi reformların derinleşmesine ve monarşi kurumunun güçlendirilmesine de vesile oldu.
Kral Abdullah II, 1999 yılında tahta çıktığından itibaren, babası tarafından başlatılan reformları sürdürdü. Siyasi ve ekonomik kurumları önemli derecede güçlendirerek daha açık ve modern bir devlet kurdu. Yönetiminde en önemli yönlerden biri, Ürdün'ü dünya ekonomisine entegre etmeyi hedefleyen ekonomik reformlardı.
Kral Abdullah II, ayrıca siyasi reformlara da ağırlık vererek, demokrasi düzeyinin artırılması ve vatandaşların devlet yönetiminde daha fazla yer almasını sağladı. Seçim sisteminde değişiklikler yapıldı, adalet ve şeffaflık kurumları geliştirildi ve sivil toplumun siyasi süreçteki rolü güçlendirildi. Bu dönemde, parlamentonun rolünü artırma ve iş ortamı ile yatırımlar için koşulları iyileştirme çalışmaları başlatıldı.
Kral Abdullah II, Ürdün yönetim modelini modern dünya taleplerine uyum sağlama yeteneğini gösterdi. Saltanatı döneminde, Ürdün siyasi istikrar ve ekonomik büyüme yolunda adımlar attı; bunlar, son yıllarda bölgenin karşı karşıya kaldığı tüm zorluklara rağmen gerçekleşti.
Modern Ürdün, kralın kilit bir rol oynadığı bir anayasal monarşi olarak tanımlanmaktadır. Temsilciler Meclisi ve Senato’dan oluşan bir parlamento olmasına rağmen, gerçek güç monarşinin elinde toplanmıştır. Anayasa gereği, kralın hükümeti atama, yasaları iptal etme, dış politika ve güvenlik meselelerini çözme ve parlamentoyu fesh etme gibi geniş yetkileri vardır.
Son on yıllarda, seçim sisteminin iyileştirilmesi, sivil hakların genişletilmesi ve parlamentonun rolünün artırılmasına yönelik siyasi reformlar programının oluşturulması, demokratikleşme yönünde kaydedilen önemli adımlardandır. Ancak monarşi, ülkenin siyasi yaşamında merkezi bir rol oynamaya devam etmektedir ve Ürdün, bölgedeki siyasi ve ekonomik zorluklara rağmen istikrarlı bir devlet olmaya devam etmektedir.
Ürdün devlet sisteminin evrimi, Arap dünyasındaki değişimlerin arka planında devam eden karmaşık ve çok katmanlı bir süreçtir. Britanya manda döneminden Kral Abdullah II'nin modern yönetimine kadar, Ürdün sömürge kontrolünden bağımsız ve dinamik bir devlete doğru bir yol kat etmiştir. Bugün Ürdün, demokrasi talebini güçlendirme, ekonomik koşulları iyileştirme ve bölgedeki karmaşık siyasi durumu içinde iç istikrarı sürdürme çabalarını sürdürmektedir.