Ürdün'ün tarihi binlerce yılı kapsamaktadır ve bu Orta Doğu ülkesi birçok tarihi olay ve kültürel değişimlere tanıklık etmiştir. Antik medeniyetlerden modern devlete kadar, Ürdün'ün zengin bir tarihi vardır ve bu tarih, büyük ölçüde günümüz toplumunu ve politikasını şekillendirmektedir.
Modern Ürdün toprakları antik dönemlerden beri yerleşim yeri olmuştur. Burada, Ammonitler, Moavitler ve Edomitler gibi medeniyetler bulunmaktaydı. M.Ö. 7. yüzyılda Ammon Krallığı, Rabat Ammon (modern Amman) şehrinde merkezi olarak ortaya çıkmıştır. Bu devlet ticaret ve tarım sayesinde gelişmiş ve etkisi komşu bölgelere kadar uzanmıştır.
M.Ö. 4. yüzyılda Ürdün, Büyük İskender'in fetihlerinden sonra Makedonyalıların etkisi altına girmiştir. İskender'in ölümünden sonra bölge, Seleukoslar da dahil olmak üzere çeşitli Helenistik krallıkların bir parçası olmuştur. Bu dönem, kültürlerin, dillerin ve dinlerin karışımı ile damgalanmıştır.
M.Ö. 63 yılından itibaren Ürdün, Roma İmparatorluğu'nun bir parçası olmuş ve Yahudiye eyaletinin bir parçası haline gelmiştir. Romalılar, altyapıyı geliştirerek Yereş ve Petra gibi şehirler inşa etmişlerdir. Bu şehirler, mimarisi ve kültürel başarıları ile tanınan önemli ticaret merkezleri haline gelmiştir.
Roma İmparatorluğu'nun M.S. 4. yüzyılda çökmesiyle, Ürdün Bizans İmparatorluğu'nun bir parçası olmuştur. Hristiyanlık baskın din haline gelmiş ve birçok kilise inşa edilmiştir. Bu dönem aynı zamanda iç çekişmeler ve iktidar mücadeleleri ile de karakterizedir.
7. yüzyılda, Arap fethleriyle birlikte Ürdün, halifeliğin bir parçası olmuştur. İslam, bölgede hızla yayılmış ve yeni din yerel kültür ve toplum üzerinde derin bir etki bırakmıştır. Bu dönemde özel bir önem kazanan şehir, önemli bir ticaret merkezi haline gelen Ma'an'dır.
Sonraki yüzyıllarda Ürdün, kültür ve mimari üzerinde iz bırakan Emevi ve Abbasiler gibi birçok hanedanlığı yaşamıştır.
15. yüzyılın sonlarında Ürdün, Osmanlı İmparatorluğu'nun bir parçası olmuştur. Osmanlılar, bölgeyi dört yüzyıl boyunca yönetmiş ve bu, siyasi istikrara ve ticaretin gelişmesine katkı sağlamıştır. Bu dönemde yeni yollar, köprüler ve diğer altyapı unsurları inşa edilmiştir.
Ancak 19. yüzyılın sonunda Osmanlı gücünün zayıflaması, Arap halkları arasında milliyetçi duyguların ve bağımsızlık arzularının artmasına neden olmuştur. Birinci Dünya Savaşı sırasında, Osmanlı egemenliğine karşı Arap isyanları daha etkin hale gelmiş ve Ürdün savaş alanı olmuştur.
Birinci Dünya Savaşı'nın sona ermesinin ardından, 1918 yılında Ürdün, Britanya Mandası olarak kurulmuştur. Bu dönem, farklı etnik ve dini gruplar arasında siyasi istikrarsızlık ve çatışmalarla karakterizedir. Britanya yönetimi, yönetim zorluklarıyla karşılaşmış ve 1921'de Emir Abdullah yönetiminde Transördün Emirliği kurulmuştur.
1946'da Transördün, tam bağımsızlık kazanmış ve Ürdün adı ile anılmaya başlamıştır. Yeni yönetim şekli, anayasal monarşi üzerine kurulmuş ve Abdullah I, Ürdün'ün ilk kralı olmuştur. Ancak 1948'de İsrail'le yapılan savaş sonrasında Ürdün, Batı Şeria da dahil olmak üzere toprak kaybına uğramıştır.
Sonraki on yıllarda Ürdün, ekonomik sorunlar, Orta Doğu'daki huzursuzluklar ve komşu ülkelerden gelen göçmen akınları gibi çeşitli zorluklarla karşılaşmıştır. 1967'de Ürdün, İsrail ile yapılan Altı Gün Savaşı sonucunda bir kez daha toprak kaybı yaşamıştır.
Yine de Ürdün, diğer Arap ülkelerine kıyasla göreceli bir istikrar korumuştur. 1952'den 1999'a kadar hüküm süren Kral Hüseyin, reformlar yaparak ekonomik gelişim peşinde olmuştur. Onun halefı Kral Abdullah II, demokrasiyi güçlendirme ve ülkeyi geliştirme yönündeki bu politikayı sürdürmektedir.
Ürdün'ün tarihi, dayanıklılık, adaptasyon ve gelişim arzusu hikayesidir. Sayısız deneme ve değişimden geçerek, ülke bugün Orta Doğu arenasında önemli bir aktör konumundadır. Tüm zorluklara rağmen, Ürdün, istikrar, refah ve vatandaşlarının yaşam kalitesini artırma çabalarını sürdürmekte ve kültürel mirasını ve kimliğini korumaktadır.