Portekiz'deki erken orta çağ, 5. yüzyıldan 9. yüzyıla kadar olan dönemi kapsar ve hem iç hem de dış faktörlerden kaynaklanan önemli değişimlerin zamanıdır. Bu dönem, Roma İmparatorluğu'nun çöküşünden sonra başlamış ve çeşitli Cermen kabilelerinin akınları, siyasi yapı ve dini yaşamda değişiklikler ile erken feodal yapıların oluşumunun başlangıcıyla karakterize edilmiştir.
Roma İmparatorluğu'nun çöküşünün ardından 5. yüzyılın başlarında Portekiz, vizigotlar, suevler ve diğer gruplar da dahil olmak üzere çeşitli barbar kabilelerinin saldırılarının hedefi oldu. Vizigotlar, Roma'nın zayıflığından yararlanarak, modern Portekiz topraklarını da içeren İber Yarımadası'nın büyük bir kısmını ele geçirdi. Bu barbar kabileleri, yerel nüfusun yaşam tarzını değiştiren yeni kültürel ve sosyal Pratikleri beraberinde getirdiler.
Vizigotların kontrolü altında Portekiz büyük değişimler yaşadı. Vizigotlar kendi iktidarlarını kurarak yerel halk ile bütünleştiler, bu da kültür ve geleneklerin karışmasına yol açtı. Bu dönemde Hristiyanlık yerel kabileler arasında yayılmaya başladı ve vizigot kralları bunu resmi din olarak benimsemeye başladılar. Bu, bölgenin yeni bir kimliğinin oluşumunda önemli bir adım oldu.
Vizigotların yönetimi 8. yüzyıla kadar sürdü ve bu süre zarfında Portekiz, daha geniş bir vizigot devletinin parçası haline geldi. Vizigot kralları, güçlerini pekiştirmeye ve yönetimi geliştirmeye yönelik reformlar gerçekleştirdiler. Évora şehri önemli bir idari merkez haline gelirken, kiliseler toplum yaşamında önemli bir rol oynamaya, eğitim ve kültür merkezleri haline gelmeye başladılar.
Bununla birlikte, 8. yüzyılın ortalarında bölge bir kez daha tehdit altına girdi. 711 yılında Müslüman Arap orduları İber Yarımadası'nı fethetmeye başladılar. Bu olay, Portekiz tarihinin yeni bir aşamasını işaretledi ve bölgenin kültürünü, dinini ve siyasi yapısını önemli ölçüde değiştirdi.
Portekiz'in Arap fetihleri 711 yılında başladı; Arap ve Berberi orduları Cebelitarık Boğazı'nı geçtiler. Bu akın, vizigot hükümetinin hızlı bir çöküşüne neden oldu. Müslüman fetihçiler İber Yarımadası'nın büyük bir kısmını, Portekiz de dâhil olmak üzere, hızla işgal ettiler. Bu durum, çeşitli kültürlerin etkileşimi için yeni koşullar yarattı.
Yaklaşık sekiz yüzyıl boyunca Müslüman yönetimi, Portekiz'in kültürel manzarasını değiştirdi. İslam mimarisi, sanatı ve bilimi bölgenin gelişiminde önemli izler bıraktı. Lizbon, dünyanın çeşitli yerlerinden tüccarları çeken önemli bir ticaret merkezi haline geldi. Müslümanlar ayrıca yeni tarımsal uygulamaları da beraberinde getirerek ekonomik refahı artırdılar.
Müslüman egemenliğine rağmen, Portekiz'deki yerel Hristiyan gelenekleri devam etti. Bu, Müslüman ve Hristiyan nüfus arasında çatışmalara yol açarak zamanla Arap etkisinden kurtulma hareketinin temelini oluşturdu.
11. yüzyılın başlarından itibaren Reconquista dönemi başladı; bu süreçte Hristiyan krallıkları İber Yarımadası'nı Müslümanlardan kurtarmak için harekete geçti. Portekiz'de bu hareket çeşitli feodal beyler ve yerel yöneticiler tarafından yönlendirildi. Önemli olaylar, Hristiyan ordularının önemli şehirler ve topraklar ele geçirmesine olanak tanıyan savaşlardı.
1139 yılında Hristiyan isyanının lideri Afonso I, kendisini Portekiz kralı ilan etti ve bu durum bağımsız bir Portekiz devletinin başlangıcını simgeledi. Yönetimi, Hristiyan topraklarının birliğinin ve Müslüman etkisine karşı koymanın sembolü oldu. Afonso I, 1147 yılında Lizbon gibi önemli şehirler ve toprakları fethederek mülklerini genişletmeye devam etti.
Portekiz'deki erken orta çağ, Portekiz kimliğinin ve kültürünün oluşumunun temellerini atan önemli değişimlerin zamanıdır. Vizigotların yönetimi ve Arap fethi, ülkenin gelişimi için bir temel sağladı ve Reconquista hareketi bağımsız Portekiz devletinin oluşumuna yol açtı. Bu olaylar yalnızca Portekiz'in tarihi yolunu belirlemekle kalmadı, aynı zamanda günümüze kadar devam eden kültürü ve toplumsal yaşamı üzerinde derin bir etki bıraktı.