Rusya'nın devlet sistemi, yüzyıllar içinde derin tarihsel, sosyal ve ekonomik dönüşümleri yansıtarak birçok değişiklik geçirmiştir. Eski Rus knezliklerinden Rusya Federasyonu'na kadar, Rusya her zaman bütünlüğü, istikrarı ve merkezi otoritenin artan gücünü korumaya çalışmıştır. Bu bağlamda, ülkenin devlet sisteminin evriminde birkaç ana aşama belirlenebilir.
Rusya'nın devlet sisteminin başlangıcı, Eski Ruslar dönemine dayanmaktadır. Doğu Avrupa topraklarında başlangıçta birkaç kabile birliği mevcutken, bunlar arasında en etkili olanları Slavlar, Fin-Ugurlar ve Baltlar'dır. 9. yüzyılda Kievan Rus'un ortaya çıkışıyla, Slav kabileleri temelinde merkezi bir devlet oluşur. Bu süreçte, Rurik ve onun halefleri Oleg, Igor, Svyatoslav ve Büyük Vladimir gibi knezlerin önemli bir rolü olmuştur.
Kievan Rus'un devlet sistemi, knezin en yüksek hükümdar olduğu bir monarşi niteliğindeydi ve yönetim yerel voyvodalar ve dostluk birlikleri aracılığıyla gerçekleştiriliyordu. 11-12. yüzyıllarda devlet yönetim sistemleri giderek daha karmaşık hale geldi: emirlikler ve prenslikler, prens ailesinin üyeleri tarafından yönetilmeye başladı. Güç merkezi hale gelmeye başladı ve knez, laik ve ruhsal yönetim arasında bir birlik oluşturarak, kilisenin gücü aracılığıyla pozisyonunu sağlamlaştırmaya başladı.
Kievan Rus'un 13. yüzyılda çökmesinden sonra, tarihi ve jeopolitik koşullar nedeniyle güç merkezi kuzeydoğuya, Moskova'ya kaymıştır. 14-15. yüzyıllarda Moskova knezliği güçlenmeye başlamış, 15. yüzyılın sonunda İvan III (Büyük İvan), Rus topraklarını tek bir güç altında birleştirme sürecini tamamlayarak Altın Orda'dan bağımsızlık kazanmıştır. Bu, merkezi Moskova Devletinin kurulması yolunda önemli bir adım olmuştur.
Moskova knezliği, feodalizme ve güçlü merkezi yönetime dayanan iç yapısını aktif olarak geliştirmeye başlamıştır. Knez artık sadece bir yönetici değil, aynı zamanda monarşiyi simgeleyen bir çardır. 16. yüzyılda İvan IV (Korkunç İvan), merkezi politikayı sürdürerek gücünü pekiştirmiş ve Moskova Devleti'ni Rusya'ya dönüştürerek kendisini ilk Rus çarı ilan etmiştir.
Rusya'nın devlet sisteminin gelişiminde en önemli aşamalardan biri 18. yüzyılın başlarında Petro I'nin hükümdarlığıdır. Büyük Petro, devleti modernleştirmeye ve Rusya'yı bir imparatorluk gücü haline getirmeye yönelik birçok kapsamlı reform gerçekleştirmiştir. Orduyu ve donanmayı yeniden yapılandırmış, yeni devlet kurumları oluşturmuş ve yüksek merkeziyetçiliği ve monarşinin sıkı kontrolünü karakterize eden yeni bir yönetim sistemi başlatmıştır.
Petro I döneminde Rusya bir imparatorluk haline gelmiş ve monarşi yeni bir düzeye geçiş yapmıştır. İmparator, sadece ülkenin sembolü değil, aynı zamanda devletteki gücün ana kaynağı olmuştur. Kollegiya ve senato gibi birçok devlet kurumu oluşturulmuş, bu da yönetim etkinliğini önemli ölçüde artırmış ve Rusya'nın diğer Avrupa güçleriyle etkin bir şekilde rekabet etmesini sağlamıştır.
Petro I'nin ölümünden sonra Rusya, mutlak monarşi çerçevesinde gelişmeye devam etmiştir; ancak iç ve dış zorluklarla ilgili değişiklikler olmuştur. Hükümdarlar merkezi gücü pekiştirmeye devam etse de, ülkede sosyal gerilimlere yol açan kölelik gibi sosyal ve ekonomik sorunlar ortaya çıkmıştır.
19. yüzyılın başlarında, I. Alexander dönemi yönetiminde yönetimde reform denemeleri yapılmıştır; ancak devlet yapısında önemli değişiklikler meydana gelmemiştir. 19. yüzyıl ortalarında, Nikolay I döneminde Rusya politik ve sosyal bir duraklama dönemine girmiştir. Ülke, hükümdarın mutlak güce sahip olduğu bir monarşi tarafından yönetilmiş ve reformlar, sadece ordu ve adalet sisteminde küçük iyileştirmelerle sınırlı kalmıştır.
20. yüzyılın başlarında Rusya, sonunda 1917 Şubat Devrimi'ne yol açan bir kriz yaşamıştır. Büyük Petro ile başlayan Romanov'un uzun yıllar süren yönetiminde, Birinci Dünya Savaşı sırasında yaşanan birçok başarısızlık sonucunda, Nikolay II tahttan feragat etmiştir; bu, Rus İmparatorluğu'na son vermiştir. Bu, tarihi sürecin önemli değişimler geçirdiği bir an olmuştur.
Monarşinin çöküşünden sonra ülkedeki güç Geçici Hükümete geçmiştir ve Rusya resmen bir cumhuriyet olmuştur. Bu hükümet, demokratik dönüşümler organize etmeye çalışmış; ancak ülkedeki siyasi istikrarsızlık ve iktidar mücadelesi, Vladimir Lenin liderliğindeki Bolsheviklerin iktidara gelmesiyle sonuçlanan Ekim Devrimi'ne yol açmıştır.
1917 Ekim Devrimi, Sovyetler Birliği'nin kurulmasına yol açmış ve burada sosyalist bir yönetim şekli tesis edilmiştir. Bu sistem, Marksizm-Leninizm fikirlerine dayanmaktaydı ve işçi kitlelerini temsil eden Sovyetlerin yetkileri, lider tarafından yönetilen partinin elinde toplanmıştır.
Sovyetler Birliği'nin devlet sistemi, hayatın her alanında merkezi planlama ve devlet kontrolü prensipleri üzerine kurulmuştur. Siyasi yapının temelini oluşturan parti sistemi, rekabeti dışlamış ve gücü tek bir komünist partinin elinde toplamıştır. Bakanlar Kurulu ve ülkedeki çeşitli bölgelerdeki parti organları merkezi yönetimi oluşturmuştur.
İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Sovyetler Birliği, küresel bir süper güç haline gelmiş ve devlet sistemi yüksek düzeyde bürokratikleşme ve kontrol göstermiştir. Sovyet iktidarı, 1980'lerin sonuna kadar değişmeden kalmış; ancak sistemin reforme edilmesine yönelik reformlar başladığında, bu reformlar Birliğin dağılmasını durduramamasına neden olmuştur.
Sovyetler Birliği'nin 1991'deki dağılmasından sonra Rusya, sosyalist bir yönetim biçiminden demokratik bir yönetim biçimine geçiş yapmıştır. 1993'te, Rusya'da yönetim biçimi olarak başkanlık cumhuriyetini tesis eden yeni bir Anayasa Yasası kabul edilmiştir. Güç, yürütme, yasama ve yargı olmak üzere üç kola bölünmüş ve bu da siyasi istikrarın daha yüksek bir seviyesini sağlama imkanı sunmuştur.
Son on yıllarda, Rusya devlet sistemi önemli değişiklikler geçirmiştir. Güç, yüksek askeri komutanlık rolü üstlenen ve iç ve dış politikada önemli yetkilere sahip olan başkanın elinde toplanmıştır. Yönetim sistemi, federal ve yerel otoritelerden büyük ölçüde etkilenmekte olup, pek çok seviyede farklı siyasi ve ekonomik gruplar arasında güç mücadelesi devam etmektedir.
Rusya'nın devlet sistemi evrimi karmaşık ve çok boyutlu bir süreç olmuştur. İlk knezliklerden modern federasyona kadar, Rusya sürekli olarak politik yapısını, zamanın meydan okumalarına yanıt vermek ve toprak bütünlüğünü korumak için uyarlamıştır. Devlet kurumları ve değişiklikleri her zaman kültürel, ekonomik ve sosyal yapının gelişimiyle yakından ilişkilidir. Değişikliklere rağmen, Rusya her zaman güçlü ve merkezi bir otoriteye olan arzusunu korumuş; bu, devlet sisteminin temellerinden biri olmuştur.