Letonya'nın ilk bağımsız devleti 18 Kasım 1918'de ilan edilmiştir, bu da ülke tarihinde önemli bir an olmuş ve yeni bir ulusal kimliğin oluşmasına yol açmıştır. İki yüzyılı aşkın bir süre boyunca yabancı yönetim altında yaşayan Letonya, bağımsız bir devlet haline gelerek, bağımsızlık peşindeki diğer ülkelere örnek olmuştur.
19. ve 20. yüzyılın başında Letonya, Rus İmparatorluğu'nun egemenliği altındaydı. Avrupa'daki devrim niteliğindeki değişimlerin gölgesinde, Letonlar ulusal kimliklerinin farkına varmaya ve bağımsızlık için çabalamaya başladılar. Leton Halk Partisi ve diğer örgütler gibi siyasi hareketler, Leton halkının hakları ve çıkarları için mücadelede aktif hale geldiler.
Rusya'daki durum, özellikle 1917'deki Şubat Devrimi'nden sonra Letonlara aktif eylemler için bir fırsat sundu. Geçici hükümet, yerel ulusal hareketlere daha fazla özgürlük tanıyarak, Letonya'nın kendi kendini yönetme becerisinin gelişmesine katkıda bulundu.
18 Kasım 1918'de bağımsız Letonya devletinin kurulduğu resmi olarak ilan edildi. Bağımsızlık bildirgesi, Jānis Čakste ve Augusts Kirhenšteins gibi Leton politikacılar tarafından imzalandı. Bu gün, ulusal birliğin ve özgürlük arzusunun sembolü haline geldi.
Bağımsızlığın ilanının hemen ardından geçici bir hükümet kuruldu. Yeni hükümetin ilk adımlarından biri, Letonya'nın bağımsızlığını tanıması için uluslararası topluma başvuruda bulunmak oldu. Ayrıca, yeni kurulan devleti dış tehditlere, özellikle bolşevikler ve Almanlar gibi, karşı korumak için bir ordu oluşturma çabalarına da başlandı.
Rusya'daki iç savaşın başlamasıyla birlikte Letonya'da da çatışmalar patlak verdi. 1918-1920 yılları arasında Letonya, Kızıl Ordu'nun saldırısı ve Alman etkisinin geri dönüşü gibi çeşitli tehditlerle karşılaştı. Letonya ordusu, gönüllü birliklerle bir araya gelerek, ülkenin bağımsızlığını koruma çabalarına aktif bir şekilde katıldı.
Bağımsızlık mücadelesindeki kilit nokta, Leton ordusunun Almanya'nın güçlerine karşı önemli bir zafer kazandığı Mitava Muharebesi oldu. 1920 yılında Sovyet Rusya ile imzalanan barış antlaşması, Rusya'nın Letonya'nın bağımsızlığını tanıdığı anlamına geliyordu.
Bağımsızlığın sağlanmasının ardından Letonya, devlet altyapısını oluşturma sürecine girdi. Temel adımlar arasında:
Bağımsızlık, önemli sosyal değişimlere yol açtı. Leton toplumu daha aktif hale geldi, kültür ve eğitim alanında gelişmeler yaşandı. Ulusal bilinçlenmeyi artıran yeni kültürel ve eğitim kurumları ortaya çıktı.
Ancak başarılarına rağmen, toplumda ekonomik eşitsizlik ve işsizlik gibi sorunlar da vardı, bu da sosyal gerilimlere yol açtı.
Letonya'nın ekonomisi, özellikle tarım ve hafif sanayide gelişmeye başladı. Letonya, Avrupa'daki en büyük tarım ürünleri ihracatçılarından biri haline geldi; buğday, süt ve et gibi ürünlerle tanınmaya başladı. Bu ekonomik büyüme, nüfusun yaşam standartlarının yükselmesine ve devletin güçlenmesine yol açtı.
1934 yılında Augusts Kirhenšteins liderliğinde otoriter bir yönetim kuruldu, bu da siyasi istikrar sağladı, ancak demokratik özgürlüklerin kısıtlanmasına yol açtı. Bu rejim, Letonya'nın Sovyetler Birliği tarafından 1940 yılında işgal edilmesine kadar sürdü.
Letonya'nın ilk bağımsız devleti, ülke tarihine derin bir iz bıraktı. Sonraki işgallere rağmen, bağımsızlık dönemi başarıları, 1990 yılında Letonya'nın yeniden devlet olmasının temelini oluşturdu. Bu dönemde şekillenen ulusal kimlik ve özgürlük arzusu, Leton toplumunu hala etkilemektedir.
Letonya'nın ilk bağımsız devleti, ulusal birliğin ve özgürlük arzusunun sembolü haline geldi. Bu tarihsel dönem, yalnızca Letonya için değil, tüm Avrupa için önemli bir dönemdir; çünkü bağımsızlık mücadelesinin ve karmaşık siyasi ve sosyal değişimlere karşı ulusal kimliğin oluşumunun bir örneği olmuştur.