İkinci Dünya Savaşı (1939-1945), Romanya'nın iç ve dış politika arenasında önemli bir etki yarattı. Avrupa'daki karmaşık jeopolitik durum ve iç çelişkiler, Romanya'nın hangi taraflarda savaşacağına dair seçimlerini belirledi ve ülke için dramatik sonuçlara yol açtı. Bu yazıda, Romanya'nın savaşa katılımının başlıca aşamalarını, askeri eylemlerini, siyasi değişimlerini ve Rumen halkı üzerindeki sonuçlarını inceleyeceğiz.
İkinci Dünya Savaşı'nın eşiğinde Romanya karmaşık bir siyasi durumdaydı. Monarşi olarak varlığını sürdüren ülke, ekonomik zorluklarla ve sosyal huzursuzluklarla karşı karşıya kaldı. İç çelişkiler derinleşti ve Kral II. Carol'un başkanlığındaki hükümet, Nazi Almanyası ve Sovyetler Birliği'nin büyüyen tehditlerine rağmen tarafsızlığı korumaya çalışıyordu. Ancak, askeri tehditler ve komşu devletlerin siyasi manevraları Romanya'nın liderliğini stratejisini gözden geçirmeye zorladı.
1939 yılında, İkinci Dünya Savaşı'nın başlamasının ardından Romanya tarafsızlığını korumaya çalıştı, ancak bunun başarılması hızla imkânsız hale geldi. Almanya ve Sovyetler Birliği, etki alanlarını genişletmek amacıyla Doğu Avrupa'da aktif eylemlere geçtiler ve bu durum Romanya üzerinde baskı oluşturdu.
1940 yılında Romanya, taviz vermek zorunda kaldı. Sovyetler Birliği'nin Romanya'ya yönelik toprak talepleriyle sonuçlanan Sovyet-Alman saldırmazlık anlaşması, Molotow-Ribbentrop Paktı olarak bilinir. Haziran 1940'ta Sovyetler Birliği, Besarabya ve Kuzey Bucak'ı ilhak etti. Bu kayıplar Rumen halkı ve hükümeti için ağır bir darbe oldu.
SSCB tarafından gelen tehditlere karşı, Romanya Nazi Almanyası ile yakınlaşmaya başladı. Kasım 1940'ta Romanya, Almanya'nın müttefiki olarak Üçlü Pakt'ı imzaladı. Bu karar, Nazilerle aktif askeri işbirliğine yol açtı ve Rumen yetkilileri, Almanya'nın Doğu Cephesi'ndeki saldırgan askeri seferlerini destekleyerek kaybedilen toprakları geri almayı umdular.
Romanya ordusu, Haziran 1941'de başlatılan SSCB'ye karşı operasyonlarda aktif olarak yer aldı. "Barbarossa" operasyonu, Rumen askerlerinin Alman güçleriyle yan yana savaştığı askeri çatışmaların başlangıcını oluşturdu. Romanya'nın temel amacı, Besarabya üzerindeki kontrolü yeniden sağlamak ve Ukrayna'da yeni topraklar kazanmaktı.
Rumen ordusu, Odessa Muharebesi gibi savaşlarda etkili oldu ve Kırım'ın kurtarılmasına katıldı. Ancak, sürekli kayıplar ve Almanya'dan yetersiz destek nedeniyle çabaları sarsıldı. Lojistik sorunlar ve kaynak eksiklikleri durumu zorlaştırdı ve Rumen ordusu önemli kayıplar verdi.
1944 yılına gelindiğinde, cephedeki durum değişmeye başladı. Alman ordusunun başarısızlıkları ve Kızıl Ordu'nun artan baskısı, Romanya hükümetini pozisyonunu gözden geçirmeye zorladı. 23 Ağustos 1944'te, bir darbenin ardından Kral Mihai I, Nazi Almanyası'na savaş ilan ederek Berlin ile olan müttefiklik ilişkilerini kopardı.
Taraf değişikliği, Romanya'nın kaybettiği bazı toprakları geri kazanmasını sağladı; ancak savaş devam etti ve ülke yeni zorluklarla karşılaştı. Artık müttefiklerin yanında savaşan Rumen birlikleri, Macaristan ve Çekoslovakya topraklarındaki savaşlara katıldı ve Budapest'in kurtarılmasında yer aldılar.
İkinci Dünya Savaşı'nın sona ermesinin ardından Romanya zor bir durumla karşı karşıya kaldı. Sovyetler Birliği'nin baskısı altında ülke, 1947'de yeni sınırları belirleyen ve Romanya'nın egemenliğini kısıtlayan Paris Barış Antlaşması'nı imzalamak zorunda kaldı. Besarabya, Kuzey Bucak ve Transilvanya'nın bir kısmı, SSCB ve diğer komşu ülkelerin kontrolünde kaldı.
Savaş sonrası ülkede, komünist rejimin kurulmasına yol açan sosyalist dönüşüm süreci başladı. Sosyal ve ekonomik değişiklikler köklüydü, ancak halk arasında önemli bir memnuniyetsizliğe yol açtı. Romanya, doğu bloğunun bir parçası haline geldi ve bu durum siyasi özgürlük ve ekonomik gelişim üzerinde kısıtlamalar getirdi.
İkinci Dünya Savaşı, Romanya tarihine derin bir iz bıraktı. Çatışmaya katılım, müttefiklerin değişimi ve savaşın sonuçları, modern Romanya devletinin şekillenmesinde önemli aşamalar oldu. Bu dönem, jeopolitik çıkarların ve iç çelişkilerin bir ulusun kaderini nasıl etkileyebileceğini gösterdi. Bu dönemin incelenmesi, Romanya'nın post-Sovyet dönemindeki modern süreçleri ve karşılaştığı sorunları daha iyi anlamaya yardımcı olmaktadır.