Güneybatı Afrikada bulunan Angola, binlerce yılı kapsayan zengin ve karmaşık bir tarihe sahiptir. Angola bölgesinde insan faaliyetlerinin ilk kanıtları, burada avcı-toplayıcıların yaşadığı tarih öncesi dönemlere kadar uzanmaktadır. Farklı dönemlerde burada Ndongo ve Matamba gibi sayısız kabile ve krallık oluşmuştur.
Angola topraklarında tarım, hayvancılık ve ticaretle uğraşan gelişmiş toplumlar vardı. Bu kabilelerin kendi gelenekleri, inançları ve yönetim sistemleri mevcuttu. 16. yüzyılda Portekizlilerin kıyıyı keşfetmeye başlamasıyla birlikte, Angola köle ticareti için önemli bir nokta haline geldi. Portekizliler bölgeleri kontrol altına aldı ve ülkeyi kolonileştirmeye başladılar.
1575 yılında Portekizliler, kolonyal idarenin merkezi olan Luanda kentini kurdular. Portekiz, ülkenin kaynaklarını, elmas çıkarımı ve tarım dahil, aktif olarak kullandı. Yerel halk acımasız bir baskıya maruz kaldı ve bu da sürekli isyanlara yol açtı. Portekiz koloniyal politikası, geleneksel toplumların yok olmasına ve Hristiyanlığın yayılmasına neden oldu.
20. yüzyılın ortalarında Angola'da kolonyal yönetime karşı büyük protestolar başladı. 1961 yılında bağımsızlık savaşı başladı ve bu savaş 1975 yılına kadar sürdü. Bu çatışmada Angola Kurtuluş Halk Cephesi (UNTA), Angola’nın Tam Bağımsızlığı için Ulusal Birlik (UNITA) ve diğer bazı siyasi hareketler yer aldı. Uluslararası baskılar ve iç çatışmalar sonucunda Portekiz, Angola'dan asker çekme niyetini açıkladı.
11 Kasım 1975'te Angola bağımsızlığını kazandı, ancak bu durum istikrara yol açmadı. Bağımsızlığın ilanından hemen sonra UNTA ve farklı uluslararası güçler tarafından desteklenen UNITA arasında bir iç savaş patlak verdi. Çatışma 2002 yılına kadar sürdü, binlerce can aldı ve ülkenin ekonomisini mahvetti.
İç savaşın sona ermesinin ardından Angola, yeniden yapılandırma sürecine başladı. Ülke, petrol ve elmas gibi zengin doğal kaynakları sayesinde hızlı gelişen ekonomiler arasında yer aldı. Bununla birlikte, eşitsizlik ve yolsuzluk tam bir iyileşmeyi engelleyen ciddi sorunlar olmaya devam etmektedir.
Bugün Angola, zengin kültürel mirasa sahip çok uluslu bir ülkedir. Hükümet, ekonomik reformlar ve halkın yaşam koşullarını iyileştirme üzerine çalışmalar yapmayı sürdürmektedir. Başarılarına rağmen, ülkenin birçok sakini hala yoksulluk ve eğitim ile sağlık hizmetleri gibi yetersiz hizmetlerle karşı karşıyadır.
Angola'nın tarihi, karmaşıklıklar ve çelişkelerle doludur. Sözleşme öncesi toplumlardan bağımsızlığa ve iç savaşa kadar her aşama, ülkenin kaderinde iz bırakmıştır. Bugün Angola, halkı için daha iyi bir gelecek yaratmak amacıyla kaynaklarını kullanma peşindedir.