Avrupalıların Nijerya'ya gelişi XV-XIX. yüzyıllarda bölgenin tarihindeki dönüm noktalarından biri olmuştur. Bu süreç, ekonomik çıkarlar, sömürgeleştirme arzusu ve Hristiyanlığın yayılması gibi birkaç faktörden etkilenmiştir. Avrupa devletleri, özellikle Birleşik Krallık, Portekiz ve Fransa, yerel halklarla temas kurmaya başladı ve bu da Nijerya'nın sosyal, ekonomik ve politik yapısında önemli değişikliklere yol açtı.
Avrupalılarla kaydedilmiş ilk temas, Portekizlilerin Afrika’nın batı kıyısını keşfetmeye başladığı XV. yüzyılda gerçekleşti. Yeni ticaret yolları ve altın gibi, baharatlar gibi kaynaklar arıyordular. 1472 yılında Portekizli kaşif Pedro Escobar, Nijerya kıyısına çıkarak yerel yöneticilerle bağlantılar kurdu ve ticari anlaşmalar imzaladı.
Portekizliler, Ife ve Oyo gibi çeşitli krallıklarla ticaret kurdular. Takas ettikleri başlıca ürünler tekstil, baharatlar ve metallerdir. Ancak, temasların gelişmesiyle birlikte, köle ticareti ile ilgili daha karmaşık ilişkiler de ortaya çıkmaya başladı.
Köle ticareti, Avrupalıların Nijerya'ya gelişinin en acı verici yönlerinden biri haline geldi. Avrupa'lı tüccarlar, yerel halkı yakalayarak satmayı organize etmeye başladılar ve bu ciddi insan kaybına yol açtı. Yerel kabileler, insanları köle olarak satmak için birbirleriyle savaşıyordu.
Köle ticareti, yerel toplulukların sosyal yapıları üzerinde yıkıcı bir etki yarattı. Aileler ayrıldı ve birçok kültür zarar gördü. Nijerya toprakları, milyonlarca insanın Amerika ve diğer bölgelere tarım arazilerinde çalışmak üzere götürüldüğü transatlantik köle ticaretinin bir parçası haline geldi.
17. yüzyıldan itibaren Birleşik Krallık, Nijerya'yı sömürgeleştirme çabalarını artırdı. 1807 yılında Birleşik Krallık'ta köle ticareti yasaklandı, ancak bu, bölgedeki Britanya çıkarlarını durdurmadı. Kıyı ve iç bölgeler üzerinde kontrol kurmaya aktif olarak başladılar. Kaşifler ve tacirler, Livingstone ve Barth gibi, bu süreçte önemli bir rol oynayarak iç bölgeleri keşfetmiş ve yerel yöneticilerle bağlantı kurmuşlardır.
1884-1885 yıllarında Berlin Konferansı'nda Avrupa devletleri Afrika'yı kolonilere böldü. Birleşik Krallık, Nijerya üzerindeki hak iddialarını pekiştirerek burayı bir sömürge olarak ilan etti. 1914'te Nijerya resmen tek bir sömürge haline getirildi; bu, tek bir idari yapı oluşturulmasına yol açtı ancak yerel geleneklerin ve otoritelerin göz ardı edilmesiyle sonuçlandı.
Avrupalıların Nijerya'ya gelişi önemli sosyal değişimlere neden oldu. Avrupalı misyonerler, Hristiyanlığı yaymak ve yerel halkı eğitmeye aktif bir şekilde başladılar. Misyonlar, eğitim seviyesini ve sağlık hizmetlerini artıran okullar ve sağlık kurumları inşa ettiler.
Ancak, bu değişiklikler geleneksel inançlarla yeni dini öğretmeler arasında gerginliğe de yol açtı. Birçok yerel halk, Hristiyanlaşmaya ve sömürgeleştirmeye direndi ve bu da çatışmalara neden oldu. Yine de, Hristiyanlık ve Batı eğitimi yeni sosyal yapıların şekillenmesinde temel faktörler haline geldi.
Nijerya ekonomisi de önemli değişimlere uğradı. Britanyalılar, kauçuk, kahve ve yerfıstığı gibi yeni tarım ürünlerini tanıttılar ve bu, geleneksel tarım yöntemlerinin değişmesine yol açtı. Ayrıca, yollar ve demiryolları gibi altyapı gelişimi sağlandı, bu da kaynak ve ürünlerin daha verimli bir şekilde dışa aktarılmasına yardımcı oldu.
Ancak bu ekonomik değişiklikler genellikle yerel halkın çıkarlarıyla çelişti. Birçok Nijeryalı, topraklarını ve geçim kaynaklarını kaybetti ve bu da hoşnutsuzluğun ve direnişin artmasına yol açtı. Bu ekonomik baskı, sosyal değişimlerle birlikte 20. yüzyılda bağımsızlık hareketinin bir katalizörü haline geldi.
Avrupalıların Nijerya'ya gelişi, ülkenin tarihine derin bir iz bıraktı. Bu dönem, sömürgeleştirme, köle ticareti ve kültürel değişimlerle birlikte önemli değişimlerin yaşandığı bir zaman oldu. Avrupa etkisi, eğitim ve altyapı gibi bazı olumlu değişikliklere yol açsa da, geleneksel toplulukların ve kültürlerin yok olmasına da neden olmuştur. Bu miras, modern Nijerya üzerinde etkili olmaya devam etmekte ve sosyal, siyasi ve ekonomik gerçeklerini şekillendirmektedir.