Şili'nin 18.-19. yüzyıllardaki tarihi, İspanyol egemenliğinden bağımsızlık mücadelesiyle damgasını vurmuştur. İkiyıldan fazla süren bu süreç, sosyal, politik ve ekonomik değişiklikler de dahil olmak üzere birçok faktörün sonucuydu. Şilililer özgürlük ve kendi kendini yönetme arzusu içindeydiler ve bu, nihayetinde bağımsız bir devletin kurulmasına yol açtı.
18. yüzyılın başında Şili, İspanyol İmparatorluğu'nun bir parçası olarak koloniyel otoritelerin kontrolü altındaydı. Ekonomik sömürü ve sosyal eşitsizlik, kolonistlerin arasında hoşnutsuzluk yaratıyordu. İspanyol otoriteleri yüksek vergiler ve ticaret kısıtlamaları getirerek yerel halkı baskı altına alıyordu. Bu koşullar altında bağımsızlık fikirleri şekillenmeye başladı.
Avrupa'da yayılan İlerleme fikirleri de Şili toplumu üzerinde önemli bir etki yarattı. Özgürlük, eşitlik ve halkların kendi kaderini tayin hakkı düşünceleri, eğitimli sınıflar arasında popüler hale geldi. Bu fikirler, birçok Şililiyi İspanyol sömürge otoritesine karşı aktif harekete geçmeye teşvik etti.
İlk ciddi isyan girişimi 1810 yılında Santiago'da İlk Ulusal Hükümet'in kurulmasıyla gerçekleşti. Bu eylem, bağımsızlık hareketinin başlangıcını oluşturdu, ancak başarılı olamadı. İsyan bastırıldı ve İspanyol birlikleri ülkede kontrolü yeniden sağladı. Ancak bağımsızlık fikri yayılmaya devam etti.
1810'ların başında Şili'de, liberallerden muhafazakarlara kadar çeşitli grupları birleştiren bir vatansever hareket oluştu. İnsanlar kendi ulusal kimliklerini şekillendirmeye başladılar ve kendi kendilerini yönetmek için çaba gösterdiler. Bu süreçte, bağımsızlık mücadelesinin sembollerinden biri haline gelen José Miguel Carrera ve Manuel Rodríguez gibi liderler önemli bir rol oynadı.
1813 yılında daha organize ve acımasız olan ikinci bağımsızlık savaşı başladı. Şilililer, İspanyol ordusuna karşı gerilla taktikleriyle savaş verdiler. Bu süreçte, 1814'teki Rancagua Savaşı gibi birkaç büyük çatışma yaşandı; burada Şilililer yenilgi aldı. İspanyol güçleri yeniden ülkeyi işgal etti.
Yenilgilere rağmen, bağımsızlık fikirleri gelişmeye devam etti. Arjantin gibi komşu ülkeler, Şili'nin bağımsızlık hareketine destek olma konusunda önemli bir rol oynadı. José de San Martín gibi Arjantinli generaller, Şilililere askeri birlikler ve kaynaklar sağladı; bu, İspanyollara karşı mücadelenin belirleyici bir faktörü oldu.
1817'deki Chacabuco Savaşı, Şilililer ve Arjantinlilerin birleşik kuvvetlerinin İspanyollara karşı kesin bir zafer kazanmasıyla sonuçlandı. Bu savaş, savaşın dönüm noktası oldu; zira Santiago'nun kurtulmasına ve geçici bir hükümetin kurulmasına yol açtı. Ancak çatışma devam etti ve İspanyollar hâlâ ülkenin bir kısmı üzerinde kontrol sağlıyordu.
1820'de bağımsızlık savaşı, Şilililerin nihai zaferiyle sona erdi. 1826'da, Şili'nin bağımsızlığını resmi olarak pekiştiren bir barış anlaşması imzalandı. Bu süreç, hakları ve özgürlükleri için daha iki yüzyıldan fazla süren bir mücadele veren Şilililerin azmi ve cesareti sayesinde mümkün oldu.
Bağımsızlık kazanıldıktan sonra, Şili yeni bir devlet inşa etme gerekliliğiyle karşı karşıya kaldı. Hükümet yapısının kurulması, anayasaların kabul edilmesi ve seçimlerin düzenlenmesi, öncelikli görevler haline geldi. 1833'te, yeni devletin temellerini ve siyasi sistemini belirleyen Şili'nin ilk anayasası kabul edildi.
Şili'nin bağımsızlık yolu, ülkenin tarihinde önemli bir sayfa haline geldi. Bu dönem, sadece ulusal kimliği şekillendirmekle kalmadı, aynı zamanda gelecek nesilleri haklarını ve özgürlüklerini savunmaya teşvik etti. O dönemin kahramanları ve olaylarına dair anılar, Şili kültüründe ve toplumunda canlılığını korumakta; bağımsızlık mücadelesinin önemini hatırlatmaktadır.
Şili'nin bağımsızlık hikayesi, mücadele, azim ve cesaret hikayesidir. Şilililer özgürlüğe giden yolda birçok zorluğun üstesinden geldiler ve çabaları bağımsız bir devletin ortaya çıkmasıyla sonuçlandı. Bu miras, çağdaş Şili toplumunu etkileyerek, değerlerini ve kimliğini belirlemeye devam etmektedir.