İtalya'nın birleşmesi ya da Risorgimento, 1871 yılında sona eren önemli bir tarihsel süreçtir ve çok sayıda dağılmış devlet ve prensliklerden tek bir İtalyan devletinin kurulmasına yol açmıştır. Bu süreç, 19. yüzyıl boyunca İtalya'da meydana gelen siyasi, sosyal ve kültürel değişimlerin bir sonucuydu. Ülkenin geleceği ve uluslararası politikadaki yeri üzerinde büyük bir etki yaptı.
19. yüzyılın başlarında İtalya, Sardinya Krallığı, Papalık Devleti, İki Sicilya Krallığı gibi birkaç bağımsız devlete ve çok sayıda küçük dükalıklara ve cumhuriyete ayrılmış durumdaydı. Bu siyasi ayrılık, İtalya'nın Roma İmparatorluğu, Bizans İmparatorluğu ve çeşitli Alman krallıklarının egemenliğini yaşadığı önceki yüzyılların mirasıydı.
18. yüzyılın sonları ile 19. yüzyılın başlarında Napolyon'un ve ordularının etkisi, İtalyanlar arasında ulusal bilinçlenmenin uyanmasında önemli bir rol oynamıştır. 1815 yılında Napolyon'un düşmesinin ardından Viyana Kongresi'nde eski sınırların ve düzenin geri getirilmesine karar verilmesi, İtalyanların birleşme arzularını daha da artırmıştır.
Viyana Kongresi'nden sonra çeşitli ulusal kurtuluş hareketleri popülerlik kazanmaya başladı. 1820-1830'lu yıllarda, Sicilian İsyanı (1820) ve 1831 Devrimi gibi birkaç isyan, mevcut düzeni devirmeye çalıştı, ancak bastırıldı. Ancak bu olaylar, İtalyanların ulusal bilincinin şekillenmesinde önemli bir yere sahip oldu.
Bu dönemin önemli figürlerinden biri, "Genç İtalya" hareketini kuran ve cumhuriyetçilik ile ulusal birliği aktif olarak teşvik eden Giuseppe Mazzini'dir. Onun fikirleri gençliği ilhamlandırmış fakat pratik sonuçlar doğurmayı başaramamıştır.
Sardinya Krallığı'nda 1852 yılında cami komutanı Camillo Cavour'un iktidara gelmesiyle durum değişmeye başladı. Cavour, İtalya'nın birleşmesi için ekonomik ve askeri reformlar gerçekleştirdi ve diğer Avrupa güçleriyle diplomatik ilişkiler kurdu. Birleşmenin yalnızca güçle değil, diplomasi yoluyla da elde edilebileceğine inanıyordu.
Cavour, Napolyon III ile bir ittifak kurarak Franco-Prusya Savaşı'na (1859) yol açtı. Bu çatışmanın sonucunda, Fransız ordusunun desteğiyle Sardinya, Avusturya İmparatorluğu'ndan Lombardiya'yı geri almayı başardı. Bu zafer, Sardinya'nın pozisyonunu güçlendirdi ve İtalya'daki etkisini artırdı.
1860 yılında İtalya'nın güneyinde Giuseppe Garibaldi tarafından organize edilen ayaklanmalar başladı. Garibaldi, birleşme mücadelesinin sembolü haline geldi. "Binler" adlı ekibiyle Sicilia'ya çıkarak Bourbon egemenliğinden güney topraklarını özgürleştirmeye başladı ve bu durum onların devrilmesiyle sonuçlandı. Zaferleri, iki Sicilya'nın Sardinya Krallığı ile birleştirilmesini sağladı.
Cavour, Garibaldi'nin başarılarını görünce onu destekledi ve kısa süre içinde tüm güney İtalya yeni krallığa katıldı. Bu birlik, yalnızca siyasi değil, aynı zamanda kültürel bir bağdı; birlik ve ortak dil fikirleri, İtalyanların zihninde güçlenmeye başladı.
1861'de İtalya Krallığı ilan edildi, ancak bazı önemli topraklar sınırların dışında kaldığı için birleşme tamamlanmadı. Özellikle Roma, papalık kontrolünde kaldı ve Venedik, Avusturya'nın hakimiyetindeydi.
1866'da, üçüncü bağımsızlık savaşı sonucunda İtalya, Venedik'i kattı ve 1870 yılında Fransız İmparatorluğu'nun düşmesinin ardından İtalyan ordusu Roma'ya girdi, bu da birleşmenin nihai aşaması oldu. Roma, yeni devletin başkenti olarak ilan edildi ve papalık maddi güçlerini kaybetti.
İtalya'nın birleşmesi, ülkenin siyasi, ekonomik ve sosyal yaşamında derin bir etki yarattı. Tek bir kurum, vergi ve hukuk sistemi oluşturmaya yönelik girişimlerde bulunuldu, bu da yönetimin iyileşmesine katkıda bulundu. Ancak, İtalya'nın kuzeyi ile güneyi arasındaki bölgesel farklılıklara bağlı sorunlar da ortaya çıktı ve bu durum sonrasında sosyal ve ekonomik çatışmalara yol açtı.
Yeni İtalya'nın siyasi sistemi, yolsuzluk, etkisiz yönetim ve halkın hoşnutsuzluğu gibi zorluklarla karşılaştı. Bu durum, sonraki on yıllarda görülen daha fazla değişim ve çelişkilerin temellerini oluşturdu.
İtalya'nın birleşmesi, kültürel yaşamda önemli değişimler getirdi. İtalyan dilinin ve edebiyatının güçlenmesi, ulusal bilincin önemli bir yönü haline geldi. İtalyan kimliği ve kültürünü yansıtan eserler üreten yazarlar, Italo Svevo ve Alberto Moravia gibi figürler aktif olarak çalışma yapmaya başladı.
Ayrıca, birleşme sanat, mimarlık ve bilim alanında da gelişmelere yol açtı. İtalyanlar, tarihleri ve kültürel miraslarıyla gurur duymaya başladı ve bu, antik Roma ve ortaçağ sanatına olan ilginin artmasına yansıdı.
İtalya'nın birleşmesi, Avrupa tarihinin en önemli olaylarından biri haline geldi ve kıtanın siyasi haritasını değiştirdi. Mücadele, çelişkiler ve işbirliği ile dolu bu süreç, modern İtalyan devletinin oluşumunun temelini oluşturdu. Birleşme, yalnızca ulusal kimlik sorunlarını çözmekle kalmayıp, aynı zamanda İtalya'nın ileride karşılaşacağı yeni zorlukları da beraberinde getirdi.