Waitangi Anlaşması (Te Tiriti o Waitangi) — Yeni Zelanda tarihindeki önemli bir belgedir. 6 Şubat 1840 tarihinde, Britanya Krallığı'nın temsilcileri ile Māori'ler arasında imzalanmıştır. Bu belge, Yeni Zelanda'daki Britanya yönetiminin oluşturulmasının temeli olmuş ve yerli nüfus ile sömürge yönetimleri arasındaki ilişkileri belirlemiştir. Anlaşmanın tarihi ve modern bağlamda önemli bir yeri vardır, çünkü Māori'lerin hakları ve Yeni Zelanda toplumundaki durumları üzerine tartışmaların başlangıç noktasını oluşturmuştur.
19. yüzyılın başlarında, Avrupalılar Yeni Zelanda'yı aktif olarak araştırmaya ve yerleşmeye başladıklarında, yerli Māori'ler kolonizasyonla ilgili yeni zorluklarla karşı karşıya kaldılar. Avrupalıların gelişi, yaşam tarzlarında, ekonomik, sosyal ve ekolojik değişikliklerle beraber büyük değişimlere neden oldu. Māori'ler ile Avrupalı yerleşimciler arasında artan çatışma tehdidi, resmi bir anlaşmaya duyulan ihtiyacın açık bir şekilde ortaya çıkmasına sebep oldu.
1830'lu yıllarda Yeni Zelanda'da Avrupa yerleşimcilerinin sayısındaki artış, onlarla Māori'ler arasında çatışmalara yol açtı. Bu durumları göz önünde bulunduran Britanya hükümeti, hem yerli halkın hem de Avrupalı yerleşimcilerin güvenliğini sağlamak için Māori'lerle resmi ilişkiler kurmaya karar verdi. 1839 yılında Yeni Zelanda'da bir sömürge kurulması kararlaştırıldı ve bu karar, Waitangi Anlaşması'nın imzalanmasının itici gücü oldu.
Waitangi Anlaşması, anlaşmanın farklı yönlerini açıklayan üç ana bölümden oluşmaktadır:
Ancak belirtmek gerekir ki, Anlaşmanın iki versiyonu bulunmaktadır: İngilizce olan orijinal metin ve Māori'ce çevirisi. Bu versiyonlar bazı önemli noktalar açısından farklılık gösterdiği için, Anlaşmanın nasıl yorumlanması gerektiği konusunda tartışmalara yol açmıştır.
Anlaşma, 6 Şubat 1840 tarihinde Yeni Zelanda'nın kuzeyindeki Waitangi yerleşiminde, krallığın temsilcileri ile birkaç Māori kabilesi arasında imzalanmıştır. İlk imzacı, Yeni Zelanda'nın ilk valisi olan Kaptan William Hobson'dur. Anlaşmanın imzalanmasından sonraki ilk aylarda, 500'den fazla Māori bu belgeyi imzaladı; ancak pek çok kabile şüpheci kalmış ve belgeyi imzalamamıştır.
İngilizce ve Māori'ce versiyonları arasındaki farklılıklar, gelecekte birçok yasal ve politik tartışmanın temelini oluşturmuştur. Māori'ler metni, toprak üzerindeki haklarını ve özerkliklerini korudukları şekilde yorumlarken, İngilizce versiyon tam egemenlik devrini öngörmüştür. Bu uyumsuzluk, uzun süren çatışmalar ve müzakerelerin tarihine yol açmıştır.
Waitangi Anlaşması, Yeni Zelanda'daki hukuki çerçevenin oluşturulmasında temel bir belge olmuştur. Anlaşmanın imzalanmasıyla birlikte, Māori'lerin yaşamında ve toplumlarında önemli değişimlere yol açan kolonizasyon süreci başlamıştır. Anlaşmanın imzalanmasından kısa bir süre sonra, arazi hakları üzerine tartışmalar başlamış ve bu durum, Māori'ler ile sömürge yönetimleri arasında çok sayıda çatışma ve savaşa yol açmıştır.
Anlaşma ile bağlantılı en bilinen çatışmalardan biri, 1845 yılında başlayan Māori Savaşı'dır. Bu savaş, arazi hakları üzerindeki anlaşmazlıklar ve Māori'lerin sözleşme şartlarının ihlaline olan memnuniyetsizlikleri nedeniyle ortaya çıkmıştır. Çatışmalar, önemli toprak ve kaynak kayıplarına yol açmış ve Māori'ler ile sömürge yönetimleri arasındaki ilişkilerin kötüleşmesine neden olmuştur.
Son on yıllarda, Waitangi Anlaşması Māori'lerin hakları ve toplumdaki durumları üzerine yeni tartışmaların temeli olmuştur. 1975 yılında, Anlaşmanın şartlarının ihlaline ilişkin şikayet ve talepleri inceleyen bir komisyon oluşturan Waitangi Anlaşması Yasası kabul edilmiştir. Bu adım, Māori'lerin haklarının tekrar kazanılması ve onların kültürel kimliklerinin tanınması konusunda önemli bir gelişme olmuştur.
Günümüzde, Waitangi Anlaşması Māori'ler ile Yeni Zelanda hükümeti arasındaki ilişkileri şekillendiren önemli bir belge olarak tanınmaktadır. Anlaşma, Māori'lerin hakları ve kültürel kimliği ile ilgili gelecekteki anlaşmalar ve yükümlülükler için bir temel olarak ele alınmaktadır.
Waitangi Anlaşması, Yeni Zelanda için önemli bir tarihi ve kültürel belgedir. Anlaşmanın önemi, basit bir anlaşmayı aşar; bu, yerli halkın hakları için verilen mücadele ve kültürlerinin tanınması sembolü haline gelmiştir. Anlaşmanın yorumu ve uygulanması süreci devam etmekte olup, modern toplum üzerindeki etkisi hissedilmektedir.