İsrail'de Bölünmüş Krallık (yaklaşık 930–586 M.Ö.) döneminde, Yahudi halkı, Kral Süleyman'ın ölümünden sonra, iki bağımsız devlet haline bölünmüştür: Kuzey Krallığı İsrail ve Güney Krallığı Yahuda. Bu dönem, Yahudi halkının tarihinde derin etki bırakan siyasi entrikalar, dini çatışmalar ve kültürel değişimlerle doludur.
Süleyman'ın ölümü sonrası, M.Ö. 930'da İsrail Krallığı iç çatışmalarla karşılaştı. Süleyman'ın varisi Rehoboam, halkın vergilerin düşürülmesi ve yönetim şartlarının hafifletilmesi talepleriyle yüzleşti. Yaşlıların tavsiyelerini dinlemeyen Rehoboam, sert bir yol seçerek isyana ve nihayetinde krallığın bölünmesine yol açtı.
İsyan sonucunda, Rehoboam'ın yönetiminden memnun olmayan on İsrail kabilesi, onun otoritesini reddetti ve kendi liderlerinden Jeroboam'ı kral ilan etti. Böylelikle, başkenti Samarya olan Kuzey Krallığı İsrail ve başkenti Kudüs olan Güney Krallığı Yahuda oluştu. Krallıkların bölünmesi, iki devlet arasında daha ileri çatışmalar ve rekabetlerin temelini oluşturdu.
Kuzey Krallığı İsrail hızla gelişirken ciddi sorunlarla da karşılaştı. Jeroboam, gücünü pekiştirmek amacıyla, Kudüs'e hac ziyaretlerini engellemek için Dan ve Bethel'de altın buzağılar yaratarak putperestliği tesis etti. Bu karar, halk arasında ruhsal bir düşüş ve ahlaki bir çöküşe neden oldu.
Kuzey Krallığı sürekli bir siyasi istikrarsızlık çekti. Tarih boyunca İsrail'de birçok kral değişti ve bunların birçoğu devrildi. Örnek olarak, devleti güçlendiren fakat putperestliği kökleştiren Omri hanedanı verilebilir. Bu haneden kral Ahab, Baal'a ibadet etmeyi aktif bir şekilde teşvik eden eşi İzevel ile tanınmıştır ve YHVH peygamberlerini zulmetmekteydi.
David ve Süleyman'ın mirasını sürdüren Güney Krallığı Yahuda daha istikrarlı bir yönetim sürdürüyor ancak burada da bazı problemler vardı. Yahuda Kralı olarak Rehoboam, halkın birliğini sağlama çabası içindeydi ama iç çekişmeler ve komşu krallıkların etkisi gibi birçok zorlukla karşılaştı. Asa ve Yehoshafat gibi bazı krallar, YHVH kültünü güçlendirerek dini yaşamı reforme etmeye çalıştı.
Yahuda'nın bazı kraliyet hanedanları, YHVH'ye gerçek ibadet biçimini yeniden tesis etmek ve ülkeyi putperestlikten arındırmak için reformlar gerçekleştirdi. Örneğin, Kral Yoshiah, Yasa'yı yenileyerek ve halkı Kutsal Yazıları okumak için toplamış olduğu önemli bir reform gerçekleştirdi. Ancak bu çabalar ruhsal çöküş sürecini durduramadı.
Bölünmüş krallık döneminde İsrail'de, Elia, Elisha, Amos ve Hosea gibi birçok peygamber ortaya çıktı. Onlar halkı putperestlikten sakındırıyor ve tövbe çağrısında bulunuyorlardı. Peygamberler, Tanrı ve halk arasında bir iletişim bağı kurarak, antlaşmaya riayet edilmesi gerektiği ve günah konusunda uyarılarda bulunuyorlardı.
Krallıkların bölünmesi, önemli sosyal ve kültürel değişimlere de yol açtı. Kuzey Krallığı, komşu halklar olan Asurlular ve Filistinlilerin etkisini alarak daha çok kültürlü hale geldi. Güney Krallığı, kültürel ve dini kimliğini koruyarak, Kudüs'teki tapınakla ilgili birçok geleneği sürdürerek YHVH'nin ibadeti merkezi haline geldi.
M.Ö. 8. yüzyılın sonlarına doğru Kuzey Krallığı İsrail, Asur İmparatorluğu'nun tehdidiyle karşı karşıya kaldı. M.Ö. 722'de Samarya Asurlular tarafından fethedildi ve İsrail halkı imparatorluk topraklarına dağıldı. Bu olay, Kuzey Krallığı'nın trajik sonu ve Yahudi diasporasının başlangıcı oldu.
Güney Krallığı Yahuda da bu kaderden kurtulamadı. M.Ö. 586'da Kudüs, Babilliler tarafından ele geçirildi ve Tapınak yıkıldı. Yahudi halkı esir alındı ve bu olay, İsrail tarihinin önemli bir dönüm noktası haline geldi; bağımsız krallığın sonunu simgeliyordu.
Bölünmüş krallık dönemi, Yahudi halkının tarihinde derin bir iz bıraktı. Davut soyundan gelecek olan bir peygamberle ilgili kehanetlere dayanan mesih kavramı gelişmeye devam etti ve dini yaşam üzerinde etkisini sürdürdü. Bu döneme ait olaylar, hem Yahudilik hem de Hristiyanlık için önemli birer parça haline gelen kutsal metinlerin temelini oluşturmuştur.
İsrail'deki Bölünmüş Krallık, önemli sınavlar ve değişimlerle dolu bir dönemdir; burada Yahudi halkı iç çatışmalar ve dış tehditlerle yüzleşti. Her iki krallığın da çökmesine rağmen, mirasları, Yahudilerin ve tüm dünyanın dini ve kültürel yaşamında devam etmektedir ve bize sadakat, tövbe ve geleceğe dair umut üzerine önemli dersler bırakmaktadır.