İspanyol kolonizasyonu Perulu XVI. yüzyılda başlamış ve ülkenin kültürü, ekonomisi ve toplumu üzerinde önemli bir etki yaratmıştır. Bu süreç, o zamanların en güçlü medeniyetlerinden biri olan İnkaların topraklarının, Francisco Pizarro liderliğindeki İspanyol konkistadorları tarafından ele geçirilmesiyle bağlantılıdır. Kolonizasyon sonucunda Peru, Güney Amerika'daki İspanyol koloniyal imparatorluğunun önemli bir merkezi haline geldi ve tarihinin akışı sonsuza dek değişti.
Kolonizasyonun başlamasından önce Peru, geniş bir imparatorluk oluşturan ve yüksek gelişmiş tarımsal ve idari sistemlere sahip olan İnkaların kontrolü altındaydı. Yeni Dünya'ya altın ve gümüş arayışıyla gelen İspanyollar, İnkaların zenginlikleriyle kendilerine çekilmişti. İspanyollar, Güney Amerika'daki yüksek gelişmiş kültürler hakkında yerel halktan bilgi almış ve bu durum, fetih isteklerini daha da artırmıştır.
1532 yılında, Francisco Pizarro az sayıda İspanyol askerle İnkalar üzerine cesurca bir saldırı düzenledi. Beklenmedik saldırılar ve siyasi entrikalar kullanan Pizarro, İnkaların hükümdarı Atahualpa'yı ele geçirdi. Atahualpa'nın kurtuluşu için büyük bir fidye almasına rağmen, Pizarro onu idam ettirme emri verdi, bu da İnkaların içindeki kargaşa ve zayıflamaya yol açtı. Bu durum, İspanyolların 1533'te İnkaların başkenti Cusco'yu ele geçirmelerine olanak sağladı.
Fetih sonrasında, Pizarro 1535'te Lima şehrini kurdu ve burası İspanyol İmparatorluğu'nun Peru'daki yeni başkenti oldu. İspanyollar, idari ve hukuki sistemlerini yerleştirerek etkin biçimde bölgeyi kolonileştirmeye başladılar. Peru Valiolğu'nu kurdular ve bu, Güney Amerika'daki İspanya'nın en önemli idari bölgelerinden biri haline geldi. Kolonyal otoriteler, İnkaları ve diğer yerli halkları iş gücü olarak kullanarak ciddi sosyal çatışmalara yol açtılar.
İspanyol kolonizasyonu Peru'nun ekonomik yapısını önemli ölçüde değiştirmiştir. Yerel halk, İspanyol zenginliği için altın ve gümüşün çıkarıldığı plantasyonlarda çalışmaya zorlanmıştır. Çeşitli İnkalar, iş gücü olarak zorla işe alındı ve bu durum yerli nüfusun önemli derecede azalmasına neden oldu. İspanyollar ayrıca buğday, şeker kamışı ve kahve gibi yeni tarımsal ürünleri tanıttılar, bu da yerel tarım manzarasını değiştirdi.
İspanyol kolonizasyonunun kültürel mirası da Peru toplumunu derinden etkilemiştir. İspanyolca, baskın dil haline gelmiş ve Katolik Kilisesi sosyal yaşamın önemli bir parçası olmuştur. Yerel dini uygulamalar Hristiyanlık ile harmanlanarak benzersiz bir senkretik kültürün oluşmasına yol açmıştır. Lima ve diğer şehirlerin mimarisi İspanyol koloniyal tarzda şekillenmiş, ihtişamlı kiliseler ve manastırlar inşa edilmiştir.
İspanyol yönetimine karşı direniş, kolonizasyonun hemen ardından başlamıştır. Yerli halk, sömürüye ve baskıya karşı isyanlar düzenlemiştir. En tanınmış isyanlardan biri, 1780-1781 yıllarında Tupac Amaru II'nin isyanıdır; bu isyan acımasızca bastırılmıştır. Bu isyan, yerel halkın hoşnutsuzluğunu ve İspanyol baskısından kurtulma isteğini simgelemiştir.
XIX. yüzyılın başlarında, Latin Amerika'nın diğer bölgelerinde bağımsızlık hareketlerinden ilham alan kolonyal ruh Peru'da da güçlenmeye başlamıştır. 1821'de, uzun mücadelelerin ardından Peru, İspanya'dan bağımsızlığını ilan etti. Bağımsızlık mücadelesi birkaç yıl daha sürdü ve nihayet 1824'te başarıyla sonuçlandı. Ancak, İspanyol kolonizasyonunun etkileri, bağımsızlık kazanılmasından sonra da ülke üzerinde etkili olmaya devam etti.
İspanyol kolonizasyonu Perulu'nun tarihinde silinmez bir iz bırakmıştır. Sosyal, ekonomik ve kültürel yapılarında önemli değişikliklere yol açmış ve Perulu halkının modern kimliğinin oluşumunu etkilemiştir. İspanyol kolonizatörlerin getirdiği acılara ve zorluklara rağmen, Peru günümüzde de varlığını sürdüren zengin karma bir mirasa sahip bir ülke haline gelmiştir. Bu tarihsel dönemin incelenmesi, Peru'nun modern kültürünün köklerini ve gelişimini anlamak için önemlidir.